Batı dillerinde Peuplé Deicide (Tanrı katili kavim), Peuplé Maudit (Mel’un kavim), Reprouvé (İlâhî rahmetten kovulmuş; cehennemlik kavim) diye tâbir edilen Yahudi’nin Gazze’de işlediği vahşet, nasıl oluyor da “sükût”la karşılanıyor aynı Batı’da?
-II-
Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Latin Amerika ülkelerinde de “emperyalizmin öncü keşif kolu” rolünü üstlenen “Yahudi Kilisesi”nin papazlarına, Hazret-i İsa’nın Ferisîler için söylediği sözü söylüyordu Zapataların lideri Samuel Ruiz:
- “Engerekler!!!”
Bu sözü söyleyen Samuel Ruiz de papazdı; ve bir soru soruyordu:
- “Kim, zulme destek olan bir sükûtun Îsevîlik olduğundan bahsedebilir?"
Zulme destek olan sükût sahibi engereklerden daha alçakları da var; “Hamas roket atmasaymış!” diyenler...
- “Çıfıtlar!!!”
Bu sözü söyleyen, insanlığın vicdanıdır; ve bir soru sormaktadır:
- “Kim, zulme destek olan bir konuşmanın “insanlık” olduğundan bahsedebilir?"
Böyle bir söz söyleyebilmek için, ya “çıfıt”ı hiç bilmemek veya düpedüz “çıfıtlaşmak” lâzım!
-III-
Çıfıtlaşmak?!
1600'lü yılların başında bir mezhep doğuyor İngiltere'de. Bu yeni mezhebin bağlıları, Luther, Calvin ve Zwingli’nin başlattığı "Tevrat’a yönelme" hareketini daha ileri, daha radikal bir çizgiye götürüyorlar; Tevrat’ı inançlarının tek kaynağı hâline sokmaya çalışıyorlar.
İngilterede Presbiteryenlik, Amerika'da Püritenlik ile, "Kaynağa Dönüş" akımları gelişiyor.
Purus; puritas (Lat.): Saf; Saflık...
Püriten: Kaynakçı.
Πρεσβύτερος (Presbyteros): Selef.
Presbiteryen: Selefî...
Bizdeki “kaynakçı” ve sözde “selefî”lere dikkat!
İslâm’ı Protestanlaştırmak için de “Kur’an’a dönüş” gibi, “Kur’an’daki İslâm” gibi ve sözde “Selefîlik” gibi büyülü lâflarla “Ehl-i Sünnet” geleneğini yıkmayı tek çıkar yol olarak öngörüyorlar.
Bu dünyada hiçbir malı, başını sokacak bir evi bile olmamış, kimseye tek fiske vurmamış olan Hz. İsa Aleyhisselâm gibi bir büyük peygambere atfen insanlık tarihinin en acımasız, en kanlı ahlâk, ekonomi ve siyaset anlayışlarını nasıl kotarıp kurumlaştırabildilerse; İslâm’ı da böyle yozlaştırmaya, Judaizme itaat ettirmeye çalışıyorlar!
-IV-
«Püritenlik'ten, “Judaizers” diye bahsediyor “Encylopaedia Judaica”; ve şöyle açıklıyor bu kavramı: “Judaizer: Yahudi olmadığı halde Judaizmi üstün gören, itaat eden kimse.” Bu sınıfa dahil ettiği Püritenler için de şunları söylüyor: “İngiltere ve Amerika dahil, Kuzey Atlantik'te Püritenliğin güçlenmesiyle birlikte, Tevrat'ın incelenmesi, buna bağlı olarak da “yahudileşme (Judaizing)” hareketleri başladı. Bu İbrani dilini kullanma, anayasanın Tevrat'a dayandırılması ve Sabbath'ın yahudi dinine göre kutlanması taleplerine kadar vardı.”
Püritenler, yahudilere benzeyebilmek için çocuklarına, Samuel, Amos, Sarah, Judith gibi yahudi isimleri veriyor, Yahudi kurallarını ve geleneklerini uyguluyor, İbranice konuşmaya çalışıyorlar; Judaica'nın tabiriyle “Yahudileşiyorlar”; “İngiltere'nin kalbine ve ruhuna, Tevrat'ın dehâsını taşıyor, Püritenlik.”»
Zamanla, bütün Avrupa (mâlesef çok müslümanlar da) nasibini alıyor bu “dehâ”dan...
-V-
«Universal Jewish Encyclopedia, ahlâkî temelleri Tevrat’a ve Talmud’a dayanan Püritenliği, “İngiliz Yahudiliği” diye yazıyor.
Püritenlerin devlet ve kilise hakkındaki radikal düşünceleri, Kral tarafından baskı görmelerine yol açıyor; 1620'li yıllarda iki büyük Püriten grubu ülkeden ayrılıyor; biri Amerika’ya göçerek, oradaki ilk önemli koloniyi kuruyor.
Diğer grup ise Amsterdam'a göçüyor.
Kalanlar mücadeleye karar verip örgütleniyorlar. Cromwell'in yönettiği Püriten ordusu, 1649'da Kral I. Charles'ı devirip bir Püriten Cumhuriyeti kuruyor. İngiltere’yi "judaizer", yani yahudilere hayran olan, onlara benzemeye çalışan Püritenler yönetiyor artık. Tabiî olarak Cromwell'in icraatları da “Yahudi hayranı” kimliğine uygun oluyor; İngiltere'de yaşamaları o tarihe kadar yasak olan, (1292’de “halkı tefecilik yoluyla sömürdükleri” sebebiyle İngiltere'den, sürülmüş olan) Yahudilere yeniden İngiltere’ye yerleşme izni veriyor; ve ilk Yahudi göçmenler, Püritelerin sevinç gözyaşları arasında İngiltere’ye dönmeye başlıyorlar.»
-VI-
«Püritenlik, böyle derin bir "Yahudi hayranlığı" aşılıyor İngiliz’e. Bu aşılama, İsrail’in kuruluşuna verilecek olan İngiliz desteğinin sebeb-i hikmeti oluyor.
«Püritenlik, böyle derin bir "Yahudi hayranlığı" aşılıyor İngiliz’e. Bu aşılama, İsrail’in kuruluşuna verilecek olan İngiliz desteğinin sebeb-i hikmeti oluyor.
Cromwell döneminin önde gelen Püritenlerinden Ebenezer Cartwright, yahudilerin İngiltere'ye dönüşleri üzerine duygularını şöyle dile getiriyor: “Bu İngiliz kavmi, Hollanda'daki temsilcileriyle birlikte, zamanı geldiğinde İsrailoğulları'nı ataları olan Abraham, Isaac ve Jacob'un topraklarına, onlara vaad edilmiş olan Mukaddes Topraklar’a da gemileriyle taşıma şerefine ulaşacak ilk kavim olacaktır.”»
-VII-
“Büyük İsrail - Judaizmin dünya hakimiyeti” misyonunda işte böyle rol alıyor İngiltere ve bugünkü suskun Avrupa...
Bu misyonun birinci ayağı, Presbiteryen İngiltere’dir.
İkinci ayak, Kristof Kolomb’un “yahudiler için iyi bir yer ve Süleyman Tapınağı’nı inşa etmek için gereken gücün kaynağı” dediği Püriten Amerika oluyor...
Üçüncü ayak, Osmanlı’nın yıkılması ile, “İsrail için rezerv devletimiz!” dedikleri TC’nin kurulması oluyor.
“İsrail için rezerv devlet” TC’nin İsrail ile ilişkileri de buna göre oluyor tabiî; üzerinden geçilirken bacaklarını açması ve kıpraşmaması isteniyor sadece!
-VIII-
Fakat ilk defa fena kıpraştı bir TC Başbakanı!
«Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in (23. 12. 2008 tarhli) 6 saatlik görüşmesine dâir yazılı bir açıklama yaptı Başbakanlık Basın Merkezi: “Sayın Başbakanımız, dün akşam İsrail Başbakanı Sayın Ehud Olmert ile verimli ve kapsamlı bir görüşme gerçekleştirmiştir. Ankara'da Başbakanlık Konutu'nda bir çalışma yemeği çerçevesinde biraraya gelen iki lider, ikili ilişkilerin yanısıra, Gazze'deki durum, ateşkes ve Filistin-İsrail barış sürecini ele almıştır. Ayrıca Suriye-İsrail barış süreci de kapsamlı olarak değerlendirilmiş, Türkiye'nin yardımıyla sürecin nasıl ilerletileceği konusunda görüşler teati edilmiştir. Sayın Olmert, Sayın Başbakanımıza Ortadoğu barış sürecine katkılarından dolayı teşekkür etmiştir. Sayın Başbakanımız da barış görüşmelerindeki yapıcı yaklaşımı ve gösterdiği siyasi irade için Sayın Olmert'e teşekkürlerini ifade etmiştir.”
Bu görüşmenin hemen akabinde, “Yahudi Ahlâkı” ile tanıştı Başbakan Erdoğan; “realite” ile tanıştı! “Realist” olmakla övünecek kadar tanıyordu zaten “realite”yi Erdoğan; nefsi tanıştı bu kez.
Bu görüşmenin hemen akabinde, “Yahudi Ahlâkı” ile tanıştı Başbakan Erdoğan; “realite” ile tanıştı! “Realist” olmakla övünecek kadar tanıyordu zaten “realite”yi Erdoğan; nefsi tanıştı bu kez.
Erdoğan'ın izzet-i nefsine tükürdü “Yahudi Realitesi”...»
-IX-
“Saldırıyı biliyordu Erdoğan, hatta beraber plânladılar; şimdi numara yapıyor.” diyebilmek için “düşmanlıkta haddi aşmak” gerek; bunu geçelim!
Erdoğan’ı kandırmıştır İsrail; ve velevki sırf nefsânî bir gurur ile olsun, Tayyip Erdoğan’ın “Başbakan” sıfatıyla İsrail’e ettiği lâflar, TC-İsrail arasında bir dönüm noktasıdır!
Herhâlde ne dediğini biliyordur; Debkafile’ın tabiriyle, “şimdiye kadar İsrail’e edilmiş en ağır lâflar”ı etmiş bulunuyor Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül ve Adalet Bakanı Şahin!
Yanlarına komaz bunu Yahudi.
Nasıl yani?“ suâline cevap sayılabilecek şeyler yazıyor Yahudi medyası...
Şunu da biz yazalım: Kemalist-Ulusalcı-Ergenekoncu gürûha suikast veya darbe vizesi ve desteği bile verebilir İsrail-ABD.
-X-
Ölmek, hatırlamaktır; ölmeden önce hatırlayın Sayın Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül, Adalet Bakanı Şahin ve öyle veya böyle Büyük Doğu – İbda’dan beslenmiş olan AKP kadroları!
Ağızlarınızdan bir kere çıkmış olan sözlerinizi hatırlayın!
Milyon tane özür bile dileseniz, Yahudi ile ilişkilerinizin bundan böyle asla eskisi gibi olamayacağını hatırlayın!
Milyon tane eli olsa İsrail’in, bunlardan bir tanesinin bile “barış eli” olamayacağını hatırlayın!
Tecrit ve bomba yağmuru altındaki Gazze’yi hatırladığınız kadar, hemen yolunuzun üzerinde bulunan Bolu F Tipi Cezaevi’nde, en az Gazze kadar ağır tecrit ve elektro-manyetik bombalar altındaki Salih Mirzabeyoğlu’nu hatırlayın!!!
Ölmek, hatırlamaktır; “Çıfıt” da hatırlayacak ölünce, lâkin ne fayda; ölmeden önce hatırlamak bahtiyarlığına erişin; erişelim!..
(O8 Ocak 2009 Perşembe, Furkan Dergisi, 31. Sayı)