Dün (9.2.2008) bir tabuya dokunuldu; TBMM’de, ikinci oylamada da 367’nin üzerinde evet oyu ile kabûl edildi başörtüsü yasası.
Demek belâ yakındır.
Tabuya dokunanların niyeti başka. Doğrudur. Yani Baran’ın deşifrasyonu doğrudur. Fakat, ne niyetle olursa olsun, netice itibariyle bir tabuya dokunulmuştur; yakındır belâ.
İsviçre’de, ormanda çalıştım bir süre. Bir işçinin saat ücreti asgarî 20 Frank iken, biz mültecî adayları, saati 3 Frank’a çalışıyorduk; “entegrasyon” kapsamında... Hafif yağmurlu bir günde, salyangozları âdetâ sürü hâlinde görünce önümüzde, yanımdaki Cezerî’ye takıldım: “Fransızlar öğretmiştir size bunu; pişir de yiyelim!” Esprimi ciddiye alan Tibetli Dalay Lama mürîdânı çıldırdı: “Sakın dokunmayın onlara, hepimiz çarpılırız.” “Şunların putlarını yiyelim” diye topladı biraz Cezerî; ve akşam Cezerî mutfağa geçti “Heim”da, Tibetliler odalarına çekilip ayine başladılar. Sabaha dek sürdü âyinleri ve aylarca konuşmadılar bizimle.
«Bazı hayvanları öldürmeyi ve yemeyi yasak eden hayvan tabusu totemciliğin çekirdeğini oluşturmaktadır.» diye geçiyor “Totem ve Tabu”da.
«Çocukluğu ve ilk gençlik yılları maddî sıkıntılar ve yahudi olmanın tedirginlikleriyle geçti. Bilim ve felsefenin yanı sıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye meraklıydı. Tıp fakültesini bitirdikten sonra psikiyatri servisinde çalışmaya başladı. Psikanaliz yönteminin ilk uygulayıcılarından sayılıyor. İlk eseri “Histeri Üzerine Çalışmalar”. Sonra “Düşlerin Yorumu”nu ve “Gündelik Hayatın Psikopatolojisi”ni yazdı. “Cinsiyet Üzerine”de, Ödipus Kompleksi'ni işledi. Etnolojik, Antropolojik, Folklorik araştırmalarını topladığı kitabının adı “Totem ve Tabu” (1913)...»
“Totem ve Tabu”da, kendi tabiri ile “ilkel insan”ın inanç dünyası ile modern insanın psikolojisi arasında ilişki kuruyor Sigmund Freud (1856-1939): «Onların ruh yaşamının bizim için özel bir önemi vardır; çünkü onların ruh yaşamında kendi gelişimimizin iyi korunmuş ilk evresini buluyoruz.»
O güne kadar bilinen en arkaik topluluk olarak, Avustralyalı yamyam Melanezler’i örnek gösteriyor Freud: «Bunlar bile, meselâ yakın akraba arasında cinsel ilişkiden (ensest) şiddetle kaçınıyorlar.»
Onlar ilkel, kendisi gelişmiş oluyor Freud’un; yani ensest korkusunu aşmış modern insan... Konumuz bu olsaydı, modern insanın o yamyamlardan daha yamyam olduğunu gösterebilirdik mezkûr kitabdan.
Meselâ: «Bu insanlar, başbaşa kalan bir kadınla bir erkeğin kesinlikle ileri gideceklerini kuşku duymaksızın kabul ettiklerinden ve aralarında kan bağı bulunan kimselerin cinsel ilişkide bulunmasından her tür kötülüğün doğacağını düşündüklerinden dolayı, bu gibi yasaklarla nefsin bu ayartmalarından kurtulmanın mümkün olacağına inanıyorlar.» (Age.)
Yani modern insana nazaran, insanî özleri daha temiz o yamyamların; imana ve kulluğa daha kabiliyetliler; İslâmcası, haşyet ve ittikâya daha yakınlar. Ensest korkusunu aşmış olan modern insan(!) da yine korku ve endişelerle, tabularla yaşıyor; ama o yamyamlara nazaran çok çok süflî korku ve endişelerle, büsbütün anlamsız tabularla...
«Bizi asıl ilgilendiren şey, bu ilkel insanların kendilerini bir sürü kayıt ve baskıya bağımlı kılmalarıdır. Açık ve akla uygun hiçbir nedeni yokken şu ya da bu yasak sayılmakta ve niçin yasak sayıldığı sorusu onların aklına bile gelmemektedir. Bu yasakları istemeden çiğneyenlerin bile gerçekten otomatik olarak cezalandırıldığını gösteren güvenilir gözlemler de vardır. Meselâ, yasak olan bir hayvanın etini yiyen bir kişi derin bir acıya kapılarak öleceğine inanmış ve gerçekten ölmüştür.» (Age.)
Totem: İlâh; Konsakrament (Kutsallaştırılmış); Put
Tabu?! «Tabu sözcüğü Polinezyaca bir sözcüktür, tam çevirisi güçtür; Eski Romalılar zamanında böyle bir sözcük vardı; “sacer”, Polinezyalıların tabusuna karşılıktı. “Tabu”nun, birbirine zıt iki anlamı vardır: Kutsal (sacré) veya kutsallaştırılmış (consacré) ile tehlikeli, korkunç, yasak, kirli demektir. Tabunun zıttı Polinezya'da “noa”dır; ve mübah, yanaşılabilir, tutulabilir bir şey anlamlarına gelir.» (Age.)
Modern Psikoloji’nin kurucu babalarından Alman Wilhelm Wundt, Fizyolojik Psikolojinin İlkeleri (1873) kitabında, «İnsanlığın yazılı olmayan en eski yasası.» diyor “tabu”ya. Freud da, «Bunlar bir tanrının egemenliğine bağlı olmaktan çok kendinden yasaktırlar, yasak olmalarını kendileri gerektirir.» diyor. Demeye dillerinin varmadığı, fıtrî ve bedihî korkudur; “haşyet” ve “ittikâ”, İslâmcası! İnsan, fıtrî ve bedihî olan bu korkuları ve sakınımları İslâm dairesinde yaşadıkça mahlûkların en şereflisi olabilecekken, aksi hâlde esfel-i sâfilîne veya panik atak ve şizofreniye kadar yuvarlanabiliyor.
Türbanın “Amerikan Bayrağı” olarak meclisten geçmesi bile, salyangoz tabusuna dokunulmuş Tibetliler gibi hoplatıyor bizim yamyamları.
Kemal’in üzerinden geçileli çok oldu. Ve başka bütün isimlerin ve izmlerin...
Kemalistinden sözde İslâmcısına, Milliyetçisinden Amerikancısına, aydınından avamına kadar bütün bir Türkiye’nin bildiği, fakat adını ağzına almaktan, dokunmaktan, alenî okumaktan çekindiği bir isim var Türkiye’de. Yamyamlar Türkiyesi’nin gerçek ve tek tabusu Salih Mirzabeyoğlu’dur!..
Ve belâ vâcib olmuştur!
10 Şubat 2008
(Baran Dergisi, 58. Sayı)
Mustafa Saka