Batı nüfusu yerinde sayıyor, hatta geriliyor; buna mukabil, hızla artıyor dünya nüfusu. Dünya nüfusundaki bu artış karşısında tarım alanları yetersiz kalıyor tabiî, gıda problemi doğuyor. Şu an itibariyle mevcut tarım alanları korunsa bile, dünya nüfusundaki artış bu hızla sürdüğü takdirde, önümüzdeki elli yıl zarfında, dünyanın yarıdan fazlası beslenemeyecek.
a) Dünyadaki nüfus artışını (bilhassa müslümanları) durdurmalı.
b) Dünyadaki tarım alanlarını çoğaltmalı.
c) Mevcut tarım alanlarındaki üretimi artırmalı.
...
(a): Doğum kontrol yöntemlerinin her türlüsünü yaygınlaştırdılar, kadınları iş hayatına mecbur kıldılar, aile kurumunu sarstılar, ahlâkî müeyyideleri zayıflattılar, gelenek ve görenekleri aşağıladılar, serbest ve çarpık ilişkileri teşvik ettiler vs...
(b): Dünyadaki tarım alanlarını çoğaltmadıkları gibi, bilâkis endüstri, yerleşim ve turizm amaçlı beton yığınları diktiler en verimli tarım alanlarımız üzerine. Ve ormanlarımızı yok ederek de yaptılar bunu.
(c): Bilim ve teknolojiden istifade ederek mevcut tarım alanlarındaki üretimi artırmak, tarımda makineleşme ve kimyevî gübreleme yoluyla uygulanıyordu yakın zamana kadar. İz’ansız makineleşmenin ve bilhassa insafsız gübrelemenin tabiata ve insana verdiği zararı bile gölgede bırakacak bir şey yapıyorlar şimdi, 1998’den bu yana...
Amerikan askerî literatürüne ait bir deyim: To terminate with extreme prejudice (Nihâî tedbiri almak, ölüm cezasını infaz etmek).
Bunların eline geçtikten sonra bilim, her sahada “nihâî tedbiri almak” ve “ölüm cezasını infaz etmek” için kullandılar bilimi. En nihâî tedbirleri, en onulmaz infaz yöntemleri ise “gen teknolojisi” ve 1989’dan buyana uyguladıkları “terminatör gen” yöntemi oluyor.
Neyin tedbirini alıyorlar ve kimi infaz etmek istiyorlar?!
«Gen teknolojisi ile yaratmaya kalktıkları, bizzat kendileridir, “üstün insan”dır.
Diğer ırklardan üstün olmadıklarını genetik yoluyla gördü alçaklar ve hayâl kırıklığına uğradılar. Hemen tevil yoluna saparak; “bu genetik bilimini biz bulduksa, demek üstün insan olmamızın yolu, bu yolla kendimizi yeniden yaratmaktır; bunu istiyor tanrı”, dediler.» (Hızlı Gonzales Paradoksu) Kendilerini “üstün insan” olarak yaratmaya çalışırken bir yandan, kendilerinden olmayanları da yok etmeye çalışıyorlar aynı yolla.
«Bu bağlamda, ilk kez 1998'de "terminator gen" olarak adlandırılan ve sonraki jenerasyonlar için tohumun çimlenmesini önleyici, öldürücü bir “transgen”in bitkiye verilmesiyle; bitki alıştığımız koşullarda gelişmekte, normal bir ürün vermekte, ancak biyolojik olarak kısır bir tohum üretilmektedir. "Terminator gen" uygulamaları, "biyolojik kalıtımın bir meta haline getirilerek yaşama el konulması sürecinin ulaştığı son nokta" biçiminde tanımlanmıştır.»
Bu “terminatör gen” verilmiş tohumlar Türkiye’de de ekiliyor ve Türkiye’nin toprakları hızla kısırlaştırılıyor. Genetiği değiştirilmiş ürün faslından, 2005’te 1 milyon ton mısır, 400 bin ton da soya hasadı yapıldığını söylüyor Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası. Türkiye’de tohum ithalatı ve dağıtımının Cargill ve Monsanto adlı yabancı firmaların elinde olduğunu, Türkiye Tohumcular Birliği’nin de bu firmaların taşeronluğunu yaptığını, Birlik çatısı altındaki sözde yerli tohum üreticisi firmaların da aslında yabancıların olduğunu söylüyor yetkililer. Türkiye Tohumculuk Endüstrisi Derneği’nin açıkladığı istatistiklere göre, «Türkiye’de mısır, ayçiçeği ve şekerpancarında %100, diğer tarım ürünlerinde farklı oranlarda tabiî yapısı değiştirilmiş tohum kullanıyoruz.»
Hükümet’teki ve Çankaya’daki AKP ne yapıyor peki bu tabiî yapısı değiştirilmiş terminatör tohumlar hususunda?!
O AKP (ki ana babaları müslümandır, fakat kendileri) zaten genleriyle oynanmış ve İslâm bir daha yeşeremesin Anadolu’da diye milletimizi zehirlemek, ifsat etmek, soysuzlaştırmak için topraklarımıza ekilmiş “soysuz tohum”durlar!
Termin (Alm.): Son tarih, vâde; Randevu.
Terminus (Lat.): Sınır, hudut.
Terminal (Lat.): Son safha; Son durak.
Terminus ad quem (Lat.): Bitiş noktası.
Terminus vitae (Lat.): Hayatın sonu, ölüm.
Terminate (İng.): Sınır koymak; Sona erdirmek; Öldürmek.
Terminatör (İng.): Sona erdiren; Öldüren; Kökünü kazıyan.
Determinizm (Fr.): Cebriyecilik.
Terminoloji (Alm.): Kavramlar sistemi. Yani “sınır”lama. Her kavram sınırlıyor hakikati çünkü. Kavramsız da kavranamıyor lâkin hakikat. İnsanız, cüz’î idrak sahibiyiz, kavramlara muhtacız kavrayabilmek için. Doğru kavramlara tabiî, “mefâhîm yecibu en tusahhaha”nın düzeltilmiş, yenilenmiş ve sistematize edilmiş olanına. “Bütün Fikrin Kurulamazlığı” ile “Bütün Fikrin Gerekliliği” arasında örgüleştirilmiş olan “İslâm’a Muhatap Anlayış”a muhtacız! “Son ve Tek Kıvılcım”a muhtacız; insan soyunun son ve tek tohumuna...
Her şeye rağmen, “Son ve Tek Kıvılcım”ın tutuşturduğu yüreklerin şavkı vuruyor dünyanın üstüne; yani ümit var!
Hakiki insan soyunun son ve tek tohumu ile döllenmiş soylu bir nesil yürüyor dünyanın üstüne; yani “ebter” olan küffar!
9 Aralık 2007
Mustafa Saka
mim.saka@googlemail.com