İstanbul niçin başkent değil?!
Lozan’da, Yeni Türkiye’nin başkentinin neresi olacağı hususu da tartışılmış. Umum Kemalist tarihçilere göre, “Ankara başkent olmasın diye” çok bastırmış İngilizler...
Ne hesabı vardı ki Ankara üzerinde İngilizlerin? Niye İstanbul’u değil de Ankara’yı işgâl etmediler o vakit?
Türkiye’nin başkentinin neresi olacağının Lozan’da tartışılmış olması garip gelmiyor mu size de? Sınırları ve bağımsızlığı tanındıktan sonra bir devletin, başkentinin neresi olacağına niye karışılır?
Hakikat şu ki, bu hususta da gerçeği tersyüz ederek balığı kavağa tırmandırmış Kemalist tarihçiler; hakikati bayıltıp ırzına geçmişler.
Yunan ordusu Eskişehir’e yaklaştığında, tası tarağı Kayseri’ye taşımaya kalktı Kemal; “Vatan yahut Ankara” demedi. Yani Ankara yerine Kastamonu da başkent olabilirdi, Yozgat da, Çorum da, Çankırı da; Kemal için farketmezdi...
İngilizler için de farketmezdi bu şehirlerden birinin başkent olması. Sevr’de bile Türkiye’ye bırakılmamış mıydı Ankara; neden karşı çıksın Ankara’nın başkent olmasına İngilizler?! Fakat, Sevr sınırları dışındaki bir şehir başkent olamazdı; Diyarbakır meselâ... Hele Osmanlı’nın ve bütün müslümanların başkenti olan Hilâfet merkezi İstanbul, (Lozan’da, şimdiki sınırları muvakkaten tanınmış; gerçek sınırları ise Sevr olan) Türkiye’nin başkenti olamazdı asla!
Ve Ankara Başkent oldu...
“Ankara’nın Mimarları”, “duvarcı ustalarını” da gönderdiler; imar ettiler Ankara’yı.
Bu mimarlardan biri, Avusturyalı Clemens Holzmeister. Bu yahudi mimarın doktora tezi ise (ilginç değildir) “Kilise Mimarisi” üzerine.
TBMM, Genelkurmay, Orduevi, Harb Okulu, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile arkasındaki Vilâyet Meydanı, Millî Eğitim Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Yargıtay, Ulus Emlak Bankası, Merkez Bankası, Güven Anıtı ve Çankaya Köşkü onun eseri.
Yanından geçerken insanın üzerine basan bu korkunç kamu yapılarını, “genç Türk devletinin gücünü, kararlığını ve kalıcılığını göstermek için, anıtsal klasikçiliği modern mimarlık anlayışı ile tasarlayıp uygulamış” Holzmeister.
Bir diğer duvarcı ustası, Girit dönmelerinden Kemaleddin Bey.
Ziya Gökalp (daha 1918’de) şöyle yazmış onun için: “Türk Mimarlığında Mimar Kemaleddin Bey’i unutmamak lâzımdır. Bütün genç mimarların Türkçü olmasında, onun büyük tesiri vardır…”
1919 yılında, Osmanlı’nın elinden çıkan Kudüs’ün imarı için, kahramanımızı bulmuş İngilizler; ve üstün başarılarından dolayı İngiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi’ne (RIBA) şeref üyesi olarak seçmişler.
1 Ağustos 1925’te, Kudüs’ten Ankara’ya getirilen Kemaleddin Bey, “Evkaf Müdüriyeti Umûmiyesi İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü”ne atanmış. Eserleri: Gazi İlk Muallim Mektebi, Mimar Kemal İlkokulu, Vakıf Han, Devlet Tiyatrosu vs...
Bir diğer duvarcı ustası Emin Onat...
1 Mart 1941’de Anıtkabir için açılan uluslararası yarışmaya duvarcı ustalarından Orhan Arda ile katılmış. İskeçe dönmesi Orhan Arda ile beraber hazırladıkları proje birinci seçilmiş. 1944-1953 yılları arasında uygulanan projelerin düzenlenmesini ve inşaatın kontrolünü Orhan Arda ile birlikte yürütmüşler.
Eserleri: Anıtkabir, Ankara Emniyet Sarayı, Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği Binası, Cenap And Evi, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi vs.
Ankara’nın mimarları, şöyle tanımlıyorlar eserlerini: “Biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin, Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik.”
Kemal’in getirdiği yeni ruh?!
Sadece Allah’a ibadet edilenHacı Bayram Câmii’nde değil, onun yanıbaşında buldular Ankara’nın yeni ruhunu; “Avgustos Tapınağı”nda.
Hazret-i İsa zamanında yaşamış olan Roma İmparatoru Avgustos, dört belge bırakmış ölümünden önce: Vasiyetnamesi, cenaze töreni için istekleri, imparatorluğun ekonomik ve askeri durumuna dair rapor ve icraatları. Bunlardan ancak icraatları, tapınağın duvarlarında Latince ve Yunanca olarak yazılı bulunmuş. Şimdi Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde saklanan bu kitâbenin Latince ve Yunanca başlığı şöyle: “Res Gestae Divi Augusti - To érgo tou Avgustu”...
Türkçesi: Tanrılaşmış Avgusto’nun icraatları.
Yazı başlığımızın Türkçesi ise şöyle: “Tanrılaş(tırıl)mış Kemal’in İcraatları ve Çankaya”.
«ANADOLU TOPRAKLARI ÜZERİNDEKİ BİR İNGİLTERE İDÂRESİNDEN O KADAR HOŞNUTSUZLUK GÖSTERİLMEMESİ GEREKİR. Eğer İngilizler, Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa; İngiliz idâresinde bulunan tecrübeli Türk vâlileri ile çalışmak ihtiyacı duyacaklardır. BÖYLE BİR SALÂHİYET DÂHİLİNDE, HİZMETLERİMİ ARZ EDEBİLECEĞİM MÜNÂSİP BİR YERİN MEVCUT OLUP OLMADIĞINI BİLMEK İSTERİM.» (M. Kemal, G. Ward Price, Daily Mail)
Dilemmâ: “Abdullah Gül, Amerika’nın adayıdır; Çankaya’ya çıkartmayız!” diyen Kemalistler ayağa kalkabilir mi?!
29 Temmuz 2007
(Baran Dergisi, 30. Sayı)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blogger tarafından desteklenmektedir.