22 Temmuz 2007

Lübb, Elbâb, Lebbeyk!

Bu bir “GERÇEK SEÇİM” yazısı...
“TÜRKİYE’NİN MERKEZİ’NE SEYAHAT” etmeye devam ediyoruz...

Kendilerini dünyanın ve Türkiye’nin merkezi zannederek, Dünya’nın ve Türkiye’nin merkezini değiştirmeye çalışanların tezgâhladığı bir seçim var bugün Türkiye’de.
Bugün, 22 Temmuz 2007 Pazar; sandıklar açılmadı henüz. Bu seçimin sandıktan çıkan sonuçlarından ziyâde, hâsıl olmasını umduğumuz sonuç ilgilendiriyor bizi: Yusuf’un kuyudan çıkarılması ve Hükümdâr olması...
Dünyanın merkezinde bir mıknatıs mı var?
Bu suâle, “evet” denebilir. Dünyanın tabakalarına bakarsak, muhtelif kimyevî terkipler ve fizikî husûsiyetler görülür. Kalıcı mıknatıslanmalar var dünyanın kabuğunda. Çekirdeğin içi katı dışı sıvı demir; bir demir leblebi dünyanın merkezi. Ateş topu hâlindeki bu demir leblebi, magnetik alan oluşturuyor; dünya sathında ölçülebilen magnetik alanı meydana getiriyor. Termal hareketlerin, atomları yeterli bir güçle ve düzenli bir şekilde değiştirmesi ve yönlendirmesi de kalıcı mıknatıslanmaya sebep oluyor. Jeofizikçilerin yeni tesbitlerine göre, dünyanın merkezindeki ateş topu, dünyadan daha hızlı dönüyor ve dünyayı döndürüyor.
Peki ya insan; insanlık dünyası?!
Âl-i İmran Sûresi’nin 187 ilâ 191. ayetlerinin mûteber meâl ve tefsiri:
«Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir paraya değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür. Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde ulûl elbâb için elbette ibretler vardır. Onlar (ulûl elbâb) ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler.»
«Burada Cenab-ı Allah, müslümanlara bütün başarıyı temin edecek olan kulluk kemâli ile yüksek ahlâkları telkin için, ruhları yaratılıştan hakka ve kalpleri gurur âleminden affedici Allah tarafına çekerek sabır, Allah korkusu ve azmin bütün hedefini ve geçmiş beyanların gerekli sebeplerini özetleyerek buyuruyor ki: “Bütün gökler ve yer devlet ve memleketi, bağımsız olarak Allah'ın mülküdür! Bu mülkün idaresinde ancak onun emirleri ve onun kudreti hüküm sürer. Bunlar içinde Hakk'ın hükümlerinin tersine hareket etmek istiyenler, elbette cezaya mahkûm olurlar. Onun kudretine hiçbir şey karşı gelemez, Allah'ın kudreti sonsuzdur. Herkes, O'nun için çalışmalı ve her görevi bu mülkü idare eden hükümler ve emirlerine, cereyan eden sünnetine uyarak ve ancak Allah adına yapmalıdır.” Bunun için buyurulmuştur ki: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde sayılamayacak nice alâmetler ve deliller vardır ki, bütün kâinatın O'na mahsus olduğuna ve Allah'ın kâmil kudretine, büyüklük ve azametine delâlet ederler. Fakat bu âyetler her akıl için değil, temiz ve tam akıl sahipleri demek olan (ûlü'l-elbâb) içindir. Elbâb; lübbler demektir. Lübb ise Allah'ın sır hazineleri demektir; gökler ve yerler âleminin sırları... Allah, ihsanda bulunduğu kişilere bu sırları verir; ve âlemi bu kişiler etrafında çevirir. Bu kişiler, ayakta iken, otururken ve yanları üzerinde iken dâimî zikir ve fikir ile meşgûl oldukları için, Allah bu kişilerin akıllarını ve kâlplerini aydın ve müzeyyen kılmıştır.»
Lübb: İç; Öz; Has; Hülâsa; Kâlp; Çekirdek; Tane.
Liebe (Almanca): Sevgi; Aşk.
Leb (Farsça Lab, Latince Labium, İngilizce Lip, Almanca Lippe): Dudak.
Lebbeyk: “Çağrına uydum; Sana geldim”!
Allah’ın, dünyanın merkezine bir mıknatıs koyduğunu; bir alev topu hâlindeki bu demir leblebinin zübde-i âlem olduğunu, bu lübbün dünyadan daha hızlı dönerek dünyayı da döndürdüğünü ve herşeyin bu lübb etrafında döndüğünü akleden “ûlü'l-elbâb”, insanlık âleminin da bir merkezi olduğunu, bu lübbün aşk (Liebe) ile yoğrulduğunu, aşkın dudakta (leb) söz olduğunu görür; ve merkezi bulur, yani insanlar içinde en aşkın sesle “lâ şerîke leke lebbeyk” diyen Lübbü’l-lübb’ün dudaklarını emer, İbda etrafında pervane olur, döner.
Yusuf’un şu anda kuyuda olması, akılları körelmiş ve kâlpleri kararmış olanlar için büsbütün dilemmâya düşürücü, yoldan çıkarıcı bir imtihandır.
Ûlü’l-elbâb ise, kuyuda da olsa Yusuf, dünyanın Yusuf’un etrafında döndüğünü görür.
«İman, kabuğun içerisindeki “lübb”ü görür ve gösterir. Küfür ise, “lübb”ü görmez ve göstermez. Lübb ile kabuğu tefrik etmez; kabuğu aynen “lübb” bilir ve bildirir; insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir küfür.»
Hangisini seçeceğiz?!

Mustafa SAKA
22 Temmuz 2007
mim.saka@googlemail.com
RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.