15 Temmuz 2007

Türkiye’nin Merkezi’ne Seyahat

«AKP, bir merkez partisidir. Tüm toplumsal kesimlerin özelliklerine haiz olan arkadaşlarım da AKP’nin merkez partisi olduğunun en güzel ispatıdır.» (Tayyip Erdoğan, www.akparti.org.tr)

AKP, “merkez partisi” olabilir mi Türkiye’nin?

Evet, olabilir.

“Tüm toplumsal kesimlerin özelliklerine hâiz olmak” gibi bir halt edilir ortaya, ortasına da bir tüy dikilir, alın size “merkez partisi” denilir!

Halt: Karışım; Bulaşık; Pislik.

Arapça bir kelime olan “merkez”in masdarı “Rakaza”: Dikmek, kakmak, çakmak, saplamak.

Bildiğimiz anlamda siyâsî partiler ilk kez Batı Avrupa'da, 19. Yüzyıl’da, toprak ağaları (aristokrasi) ile şehirlilerin (burjuva) çekişmesinden doğdu.

Aristokrasi (Aristos+Kratos): (Toprak) Soyluların idaresi.

Arapça “Burç”, Almanca “Burg”, Fransızca “Bourgeois-Burjuva”: Kale; Şehir; Şehirli.

Bu iki sınıf meclislerde gruplaştılar, mahallede komiteleştiler; ve ilk siyasî partiler doğmuş oldu.

Bu ilk partileri ve uzantılarını, “kadro partileri” diye adlandırıyor siyaset bilimi; bu partiler, sayıca az ama paraca güçlü üyelere sahiptiler.

Henüz herkes oy kullanamıyordu zaten; ancak belirli bir düzeyde vergi verenler oy hakkına sahiptiler.

İşçi sınıfının “herkese oy hakkı” mücadelesini kazanmasıyla birlikte “kitle partileri” doğdu.

Ekonomik zâfiyet içinde olan “kitle partisi” üyeleri, eğitim bakımından da zayıf oldukları için, parti şubeleri bir nevî okul da oldu, üyelerine eğitim verdi, siyâsî bilinç kazandırdı; ve “kitle partisi” üyelerinin parti ile bağları, “kadro partileri”ne nazaran daha sıcak ve sıkı oldu.

Herkese oy hakkının tanınmasıyla birlikte “kadro partileri” de oy derdine düştüler; kapılarını herkese açarak kitleselleşmeye çalıştılar.

“İki partili merkez” böyle doğdu; Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi, “merkez partileri” oldular İngiltere’nin; ve bu ingiliz tarzı “iki partili merkez”, demokratik sağlık göstergesi sayıldı diğer ülkeler için de.

Burada özetin özeti olarak açıklamaya çalıştığım kavramların siyâsî edebiyatını yapan kişi, Fransız siyaset bilimci Maurice Duverger’dir; üniversitede ders kitabı olarak okuduğumuz Münci Kapani ve Ahmet Taner Kışlalı kitapları, Duverger’nin teksiridir.

Türkiye’deki siyâsî partilere gelince...

Osmanlı’nın son döneminde kurulan iki “dönme partisi”, İttihat ve Terakkî Fırkası (İT) ile Osmanlı Demokrat Fırkası (ODF) devleti ele geçirdiler, “devlet” oldular; “Parti Devlet”!

Türkiye’nin “derin merkez”ini parçalamak amacıyla kurulan bu “Parti Devlet”in sağlığı da, tıpkı(!) İngiltere’de olduğu gibi, “iki partili merkez” ile ölçülecekti; İT yani CHP veya uzantıları ile ODF yani DP veya uzantıları...

Fakat hiç sağlıklı bir günü olmadı TC’nin; halkın, DP ve uzantısı AP üzerinden merkezi ele geçirme tehlikesi, askerî darbelerle önlendi.

MNP-MSP ve uzantılarını burada yeniden tahlile hâcet yok; Üstad Necip Fazıl’ın tenkitlerinin hedefi, bu partinin tabanı değil tavanıydı ve zaman denilen hakem, bu tenkitlerin her birini doğruladı: Türkiye’nin ilk “halk partisi - merkez partisi” olmaya namzet MNP-MSP ve uzantıları da hâliyle kapatıldı, darbelendi, pârelendi.

Üstad’ın Erbakan’a yönelik tenkitlerini kıçından anlayan bir grup, hiç olmazsa adı “millî” olan MG gömleğini de yırtarak iktidar oldular.

Türkiye’nin merkezini “Parti Devlet” ile parçalamayı beceremeyenler, bu “derin merkez”e AKP otobüsü ile sokulup, yerinde parçalamayı deniyorlar şimdi.

Şimdi, tekrar sorabiliriz: AKP, “merkez partisi” olabilir mi sahiden Türkiye’nin?

Hayır olamaz!

Partiküle müsait değildir Türkiye’nin merkezi; “Müslüman Anadolu”dur adı; derin ve bölünmez bir merkezdir; Merkez Efendiler vardır merkezinde!

«Sünbül Efendi Hazretleri, bir sohbet esnasında, "Muhâlfarz, sen yaratsaydın âlemi, nasıl yaratırdın?" diye sordu mürîdi Mûsâ Efendi’ye. Murâda uygun cevabı verdi Mürîd: "Muhâlfarz, bu mümkün olsaydı, her şeyi merkezinde bırakırdım Efendim.” Bu cevap üzerine, "Âferin Mûsâ Efendi” dedi, Şeyh Hazretleri. “Demek her şeyi merkezinde bırakırdın. Öyleyse, bundan sonra ismin Merkez Efendi olsun.”»

Parti (Latince Partire): Bölmek; Bölüşmek; Parsellemek.

Parsel (Latince Particella): Parçacık; Pâre.

Para (Yunanca): Yan; Asıl olmayan.

Paralamak (Türkçe): Parçalamak.

“Parti Devlet” tecrübesi ve “iki partili merkez” hikâyesi uymadığı gibi Türkiye’ye, Alman siyaset bilimci Otto Kirchheimer’in kavramlaştırdığı "Omnibus Partei - Herkesi Dolmuşa Bindirelim Partisi” de uymaz.

Sağ’ı-Sol’u belli olmaz Türkiye’nin.

Halk biner binmesine de; nereye götürür o AKP otobüsünü; bilinmez.
Tek cümleyle özetledi Baran: “Seçim değil, savaş süreci!”

Yerli ve yabancı, anlı ve şanlı siyayetçilerin ve siyaset bilimcilerin bundan gayrı değerlendirmelerinin, Türkiye’de helâ duvarına yazılanlar kadar gerçekliği yoktur.

Jules Verne’in “Dünyanın Merkezine Seyahat”ı gibi fantastik (hayâlî) bir yolculuk değildir, Türkiye’nin Merkezi’ne seyahat.

«Götürürler merkeze, / ....ler herkese!..»


Mustafa SAKA

15 Temmuz 2007

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.