8 Temmuz 2007

Aforizma Köprüsü!

Erbakan mı, Erdoğan mı?

Böyle bir sorumuz yok tabiî; ama bu dilemmâ ile muhatap olmak sorunumuz var.

Ne kadar bîzâr olsak da bundan; “Erbakan” diyenlere de, “Erdoğan” diyenlere de söylenecek sözümüz, kurulacak köprümüz, karar kılınacak meşrû zeminimiz var. Sabır gerekiyor biraz; ve Abdullah Kuloğlu’nun “Köprü Dil” tâbir ettiği ara aforizmalar...

Aforizma?!

Bugün, kendi ana dillerini bile kekeleyerek konuşanların dilinde “lâf ola beri gele” kullanılan aforizma, “tanımlama” demek.

Apo: ...den - dan.

Hora / Horos: Ülke, Şehir; Yer, mevki, mekân, makam, mahâl.

Horîzo: Boşanmak, boşamak.

Horis: ...sız - siz; Hâriç.

Aforizma: Sınır dışı etmek; Dışarı çıkarmak; Dıştalamak; Dışlamak; Kovmak; Def etmek; İlişkisini kesmek.

Aforoz etmek: Kilise’den kovmak.

Aforizma: Tanımlamak; Tarif etmek; Hüküm vermek; Terkibî hüküm cümlesi; Özlü söz; Özdeyiş; Tecrit; Manifesto.

“Bir şeyi tanımlamak demek, o şeye ait olanları almak, gayrını dışta bırakmak demektir” (meâlen) diyor ya Mütefekkir; tam olarak “Külliyat”taki bu tanım gibi, “efrâdını câmî ve ağyârını mânî tanım” demektir “aforizma”.

Çağımızın ana aforizması: BD - İbda!

Efrad: Ferdler; Tanımlanan bütüne ait unsurların tamamı.

Ağyâr: Yabancı; Tanımlanan bütüne ait unsurlardan gayrısı.

Ceddimiz, Anadolu’ya gözlerini diktiği gün yazdı Kadîm Aforizma’yı: “Anadolu, İslâm Yurdu’dur!”

İslâm Yurdu Anadolu, yaban aforizmalar altında yüz yıldır!

İslâm’ı Anadolu’dan silmek, müslümanların kökünü Anadolu’dan kazımak emelini güdenler, Müslüman Anadolu insanını içinden vurmakta hayli tecrübeliler elbet. Tek taraflı kazanılmıyor lâkin tecrübe; Müslüman Anadolu insanı da fevkalâde tecrübe kazandı bu vahim süreçte.

«AKP, bu dört buçuk yıllık % 100 başarısızlığına rağmen şu anda anketlerden birinci parti olarak çıkıyorsa; halkımız, bütün olumsuzlukların kaynağının Dönme - Kemalist - Militer yapı olduğunu gördüğü içindir. Halkımız, Dönme - Kemalist Militarizm’den nefret etmektedir! Ve şimdi, 22 Temmuz seçimleri öncesinde havalar korkunç sıcak; taraflar soyunacak. Kimi tehditle, kimi şantajla, kimi zevkten, kimi cezbeden, kimi Cem Hakko gibi, alkolün verdiği rehâvetle konuşacak...» (Aylık, 34. sayı, s. 23)

Erbakan da konuştu!

Milliyet: Siz 28 Şubat'ı planlayanların medyaya ve işadamlarına bir şekilde tesir ettiklerini açık açık söylüyorsunuz, ama asıl 28 Şubat'ı yapan asker; onları hiç sorumlu tutmuyor musunuz?
Erbakan: Şimdi ben işin o tarafına gitmiyorum.
Milliyet: Neden gitmiyorsunuz?
Erbakan: Gitmiyorum, çünkü, ben biliyorum ki bizim ordumuz Türkiye'nin Milli Görüş'e en bağlı, en sağlam kuruluşudur. Çeşitli etkilemeler olmuştur ve bugüne kadar da birtakım olaylar meydana gelmiştir. Fakat bu, işin aslını değiştirmez. O nedenle bu kabil münferit şeylerden yanlış düşünceler çıkmasını istemediğim için gitmiyorum.

Milliyet: Yani 28 Şubat örneğinden yola çıkarak tüm ordunun zan altında kalmasını mı istemiyorsunuz?
Erbakan: Evet tabii. Ordumuz, bütün tahribatlara rağmen Milli Görüş'ümüz açısından en sağlam kuruluşumuz.
Milliyet: Belki de sanıldığı kadar yekpâre değil?
Erbakan: Hayır, onu kabul etmem mümkün değil. Ordumuz 600 bin kişilik bir topluluktur ve tam bir Milli Görüş topluluğudur. Biz ordumuza toz kondurtmayız.
(Milliyet, 3. 7. 2007)
Ordu’nun “Yekpâre Millî Görüş Topluluğu” olduğunu söyleyen Erbakan’ın MG Topluluğu bile “yekpâre” değil. Avrupa’daki MG câmilerinde, selâm verir vermez bir tartışmanın içinde buluyorsunuz kendinizi. MG Cemaati bölünmüş. “Bölünmüş” demek yanlış olur; çoğu Erbakan’ın partisine oy vermeyecek. Hayır, Tayyib’i sevmiyor bu insanlar. Hele İsrail’e ve Amerika’ya zerre sempatileri yok. AKP’nin herhangi bir derde derman olacağına da inanmıyorlar. Fakat Tayyib’in bir İsrail-Amerikan eşeği olarak girdiği mayınlı tarlaya, Erbakan’ın Allah rızası için girmekten kaçındığını düşünüyorlar. Şimdi, Kemalist - Militer Yapılanma’nın “dünya”dan sürüldüğünü, tasfiye edildiğini görüyor ve bu aforozdan asırlık bir intikam duygusuyla zevk duyuyorlar.

İsviçre Federal Teknoloji Enstitü’ne bağlı Askeri Akademi (MILAK) görevlisi Dr. Daniele Ganser, “NATO’nun Gizli Orduları” isimli meşhur kitabında, Türkiye’deki “ST 31-15 Talimnamesi”nden bahsediyordu uzunca. “Türkiye’deki gizli ordu, Batı Avrupa’daki diğer tüm gölge ordulardan daha zorba bir tarihe sahip” diyordu. “FM 30 Talimnâmelerine göre hareket eden Türk gizli ordusu Kontrgerilla’nın, NATO gölge orduları Batı Avrupa genelinde açığa çıkartıldıktan sonra da faaliyetini sürdürmeye devam ettiğini” yazıyordu 2005’te. 2007’de bugün, bu gizli(!) ordunun kendi içinde çetelere bölünmek sûretiyle tasfiye edildiğini, Kemalist - Militer Yapılanma’nın elinin ayağının kırıldığını görüyoruz.

Ordu’nun yekpâre bir millî kurum olduğunu, Erbakan değil bizzat Ordu söylemeli.

Söylemek yetmez; ispat etmeli köprüden geçirilmeden!

«Köprüden Geçti Gelin / Saç Bağın Düştü Gelin / Halden Bilmez Diloy Loy / Söz Anlamaz Ne Fayda.»


Mustafa SAKA

8 Temmuz 2007

(Baran Dergisi, 27. Sayı)

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.