19 Ağustos 2007

Rabsiz, Rabbiyessirsiz, Terbiyesiz Gülen!

Dinsizlik, Halk düşmanlığı, Fâhişelik-İbnelik, Ayyaşlık-Hırsızlık, Batıcılık-Hayvanlık, Vatan hainliği...

Cumhuriyet’in 6 Oku’nu böyle tanımladı Baran. Çölaşan’ın gizlediği(!) Baran ismini ve kimliğini deşifre(!) etti Kanal 7 ile Samanyolu da; “İşte o terbiyesizler!” başlığı ile...

İslâm, ki serapa ahlâktır; bir insan hem müslüman hem terbiyesiz nasıl olur?!

Allah Resûlü, “mekârim-i ahlâkı tamamlamak için” gönderildi. Ashâb-ı Kirâm’ın keremleri içinde en üstünü, keremli ahlâkları idi. Peygamber terbiyesi görmüş olan olan Ashâb-ı Kirâm ve onların ahlâkıyla ahlâklanmış olan Selef-i Sâlihîn’in bu üstün ahlâkları sayesinde bize ulaştı İslâm.

İbda, o “mekârim-i ahlâk”ı temsil ediyor bu zamanda!

İbda, bir “Ahlâk Manifestosu” yani aynı zamanda!

(Burada, Özer Yılmaz’ın “Büyük Doğu - İbda’da Ahlâk” isimli derlemesini anmak isterim.)

Selef-i Sâlihîn gibi, hayatı ve eserleri ile azîm bir ahlâk âbidesi Salih Mirzabeyoğlu! Hikmet, şecaat ve iffet, karakteri Mirzabeyoğlu’nun...

Mürebbî olarak Salih Mirzabeyoğlu’nu seçmiş olan Baran kadrosuna “terbiyesizler” diyen Kanal 7 ve Samanyolu’na gelince... Kanal 7’nin mürebbîsi AKP, AKP’nin ve Samanyolu’nun mürebbîsi F. Gülen; peki F. Gülen’in mürebbîsi kim?

İddiasına göre, Said Nursî Hazretleri.

Fesübhânallah! Nasıl nurcu olabilir bu “terbiyesiz”ler; ki Said Nursî Hazretleri Baran’dan farklı bir şey söylemiyor Kemal’in Cumhuriyeti için!

Gelin, bu terbiyesizlerin, pek terbiyesiz bulduklarından olsa gerek, bugüne kadar âdetâ uyuz gibi sakladıkları “Sırr-ı İnnâ A’taynâ Risâlesi” ve diğerlerine bakalım...

● Mu’terizâne ve tenkidkârâne mühim bir suâl bana vârid oluyor. Diyorlar ki: Nasıl bu Cumhuriyet-i İslâmiye’nin bir kısım reislerine küçük deccal nâmı veriyorsun. Hâlbuki Diyânet Riyâseti’ndeki mühim alimler misillû çok ulemalar onlara tâbidir, onlara duâgû sayılırlar? Elcevab: 1350 sene evvel Hz. Peygamber’in(sav) bir şâkirdi ve esrâr-ı Kur’âniye’nin dersini Peygamber’den (sav) alan Hz. Ali(ra) (…) Peygamber(sav)‘den aldığı derse binâen diyor ki: “Hurûf-u Arabiye, Acemî yani Frengî hurûfuna tebdil edildiği zaman Deccal’ı intizar ediniz.” Evet o işi yapan ise küçük deccallerdir ki, Büyük Deccal’ın ileri karakoludur. Hem o zamanın en fenâsı, ulemânın fenâsıdır. Yani dalâletin en fenâsı, ulemâ-is sû’ nâmı altındaki bir kısım bedbaht kisve-i ulemâdan, dinini dünyaya satmış adamlardan gelir. (Sırr-ı İnnâ A’tayna Risâlesi)

● Rivayette var ki, "Âhirzaman’ın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında 'Hâzâ kâfir' yazılmış bulunur." Allahu a'lem bissevab, bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına frenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. (5. Şuâ)

● “Kahraman bir milletin ebedî bir medâr-ı şerefi ve Kur'ân ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişanı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı olan Ayasofya Câmii’ni puthâneye ve Meşîhat Dairesi’ni kızların lisesine çeviren bir adamı sevmemek bir suç olmasına imkân var mıdır?” (14. Şua)

Kâfir ve münâfıkların Cehennem’de yanmalarını ve azap ve cihad gibi hâdiseleri kendi şefkâtine sığıştırmamak ve tevile sapmak, Kur'ân'ın ve edyân-ı semâviyenin bir kısm-ı azîmini inkâr ve tekzip olduğu gibi, bir zulm-ü azîm ve gayet derecede bir merhametsizliktir. (Kastamonu Lâhikası)

● Eğer meşrûtiyet bir fırkanın istibdâdından ibaret ise ve hilâf-ı Şeriat hareket ise, bütün dünya, cin ve ins şâhid olsun ki ben mürtecîyim, yani böyle bir meşrûtiyeti müdâfaadan geri döndüm. Zira yalanlarla ittihad yalandır ve ifsâdat üzerine müesses olan ism-i meşrûtiyet fâsiddir. (İki Mekteb-i Musîbetin Şehâdetnâmesi)

● İcbar ve husûmet, vahşîlerin vahşetine karşıdır”. (Redd-ul Evham)

● Dünyada rezâlet bulundukça, fazîletin ona karşı cihad etmesi zarûrîdir. Muhakkak, cihad ebedîdir.” (Hutbe-i Şâmiye/ Teşhîs-ul illet)

● İlmin i'tası, mânen ameli emrediyor; zekânın i'tası, ilmi emrediyor; istidadın bulunması, zekâyı; aklın verilmesi, marifetullahı; kudretin verilmesi, çalışmayı; cesaretin verilmesi, cihadı mânen ve tekvînen emrediyor. (...) Malûmdur ki, şerr-i kalîl için hayr-ı kesîr terkedilmez. Terkedilirse, şerr-i kesîr olur. Zekât ve cihadda olduğu gibi. (İşârât-ul İ’caz)

Hem zâlime karşı miskinliği esas tutan Hıristiyanlık, nihayet tecellüd, cebbarlıkta; ve zâlime karşı cihad, izzet-i nefsi esas tutan İslâmiyet -eyvah!- nihayet miskinlikte karar kıldı”. (Sünûhat)

Yahudilerin dinlerini tahrîf ettikleri gibi Nurculuğu tahrîf eden, Nurculuk üzerinden İslâm’ı tahrîfe çalışan bu “terbiyesiz”lerin kafasına çaldığımız bu “Nur”lu topuzlardan sonra bir an düşünelim; muhâlfarz, F. Gülen gibi terbiyesiz olsaydı Selef-i Sâlihîn ve Said Nursî Hazretleri, nasıl bir İslâm’a muhatap olurduk bugün?!

Allâhummahfaznâ!

“Terbiyesiz” demek, “rabsiz” demektir, “rabbiyessirsiz” demektir; ustasız, üstadsız, mürebbîsiz, karaktersiz demektir...

Ey terbiyesiz Gülen ve Gülenciler!

● «Ya imana geliniz veyâhut susunuz, Cehennem'e gidiniz!» (Mu’cizât-ı Kur’âniye Risâlesi)

19 Ağustos 2007


Mustafa Saka

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.