- Şehid Bayram Ali Öztürk ve Şehid Hızır Hocaefendilere Rahmet...-
Her birinin encâmını Allah bilir elbet, fakat her biri bir ilmihâl gibi dolaşarak müslümanlara gurur veren, küfrün ve nifakın kâlbine ise korku ve endişe salan İsmailağa Cemaati hal’ edilmek isteniyor.
Önce Hızır Hoca’yı şehid ettiler...
Geçen yıl, 3 Eylül’de de Bayram Ali Hoca’yı...
Tayyip Erdoğan, “Çarşamba’yı merkeze çekmek”ten bahsediyor açık açık...
F. Gülen’in adamları, İsmailağa’yı ifsad etmek için uğraşıyor harıl harıl...
Bütün müslümanları alâkadar eden bu son derece hayâtî saldırılar karşısında imanla küfrü, müslümanla münâfığı farkettirmeye çalışan Furkan ve kadrosuna karşı da çeşitli Bizans oyunları tertib ediliyor...
Ne yapmaya çalışıyorlar?!
İkinci Bin Yıl’ın müceddidi İmam-ı Rabbânî Hazretleri’ne niçin “Sıla” denildiğini biliyoruz; Şeriat ile Tasavvuf arasında bir boşluk, bir ayrılık gayrılık var zannını izâle ettiğinden dolayı, bu büyük “halel”i giderdiğinden dolayı...
İslâm’ın bugünkü düşmanları, Şeriat ile Tasavvuf’un arasını açmaktan daha ileri bir adım atmaya çalışıyorlar; İman ile İslâm’ın arasını açmaya çalışıyorlar...
Allah’ın, “İnandık demekle kurtulacaklarını mı zannediyorlar?” (Ankebut, 2) ihtarı ile alay edercesine, “Müslümanım” demenin yeterli görüldüğü, “amel-i sâlih”in dışlandığı, kısaca İslâm’ı hal’ etmeye çalışan bir sapık itikat bu!
Bu itikadın ilmihâli yok; kateşizması var.
Bizdeki “ilmihâl”in Hristiyan ıstılâhındaki karşılığı “kateşizma” olmakla beraber, bir ilmihâl değil kateşizma.
Hal’ edilmiş bir itikadın ilmihâli mi olur?!
Hristiyanlık, Hazret-i İsa’dan hemen sonra ilmihâlsizleştirilmiştir!
Hristiyanlık ilmi hâlsizleştirilmiştir, yani amelsizleştirilmiştir.
Hristiyanlık ilmi hal’ edilmiştir; yani statik bir inanç, bir kült hâline gelmiştir.
Kuru bir “öğreti”, çarpık bir “iman telkini” kalmış, Hazret-i İsa’nın tebliğ ettiği dinden geriye.
Kateşizma (Yunanca Katîhisi): Öğreti; Telkin.
İslâm’ı da işte böyle kuru bir öğreti ve telkinden ibaret hâle getirmeye çalışıyorlar; küfür ve nifak el ele...
Her biri canlı bir ilmihâl gibi dolaşan İsmailağa Cemaati’nden bu derece rahatsız olmaları, hele bu cemaatin İbda’ya olan sempatisinden fevkalâde paniklemeleri bu yüzden.
Tahayyül edin; ne muazzam bir müdafaa hâlindeyken şehit oldu Hızır ve Bayram Hocalar!!!
Hocalarımızı şehid edenlerin bize telkin etmeye çalıştıkları kateşizma şudur: Değişin, gelişin, merkeze gelin ve başarılı olun!
Başarı, günahları affettirir.
Siz de Ahmet Hakan gibi omurgasız olun!
AKP’liler gibi zengin olun, milletvekili olun, bakan olun!
Tayyip erdoğan gibi başbakan olun!
Abdullah Gül gibi Cumhurbaşkanı adayı olun!
Oysa biz, dinlerini bu yollarla hal’ eden Yahudi ve Hristiyanlar gibi olmamak için, günde en az kırk defa Allah’a yalvarıyoruz; “Gayri’l mağdûbi aleyhim veled’dâllîn!” diyoruz; “Âmin!” diyoruz...
Allah’ın gazabına uğramış bu dalâlet ehlinden biri de Luther’di.
Luther'e göre, insanın günah işlemesi kaçınılmaz bir olaydı.
Günah kaçınılmaz olduğuna göre, Tanrı’nın affı da kaçınılmazdı.
Kişinin bunu bilmesi ve Tanrı’nın sonsuz merhametine sığınması yeterliydi.
“İnandım” demesi yeterliydi.
İnandıktan sonra ne halt isterse yesindi.
Ruhunun kurtulacağına inancı olan bir insan, mutlaka kurtuluşa erişecekti.
İnsanı iyi yapan, iyi işleri (amel-i sâlih) değildi.
“İyi insan iyi şeyler yapar, kötü insan kötü şeyler yapar; yapılan iyi ya da kötü işler insanı ne iyi yapar, ne de kötü.” diyordu Luther.
Bakın, bu kateşizmanın tesiriyle nasıl bir olay yaşandı Almanya tarihinde!
Yıl 1525…
Luther’in, Katolik Kilisesi’ni kastederek, “imanlarıyla aklanmış olan Hıristiyanların artık hiçbir otoriteye boyun eğmemeleri” çağrısına kulak veren Alman köylüler kilise’ye, toprak ağalarına ve siyâsî irâdeye karşı ayaklandılar.
Luther’in kateşizmasını benimseyen köylüler, “imanlı olduktan sonra artık hiçbir kuralı ve kralı dinlemek gerekmediğini söylüyorlardı.
Bu olay, bütün eski disiplinlerinden koparılan ve fakat kendilerine yeni bir ilmihâl verilmeyen insanların dinî bağlardan kurtulmalarının tehlikesini de göstermiş oldu Batı’ya.
Almanya tarihinin önemli olaylarından olan bu “köylü isyanı” kanlı bir şekilde bastırıldı.
Luther ise, devleti kutsayan başka bir öğreti yazıverdi; isyancı köylülere destek bile olmadı.
Yani Batı, “devlet”i koydu “ilmihâl” yerine; yasaları masaları...
İslâm’ın Lutheri olmaya hevesli birtakım sapıkların bize telkin etmeye çalıştıkları Batı’dan kopya kateşizmalarda da aşağı yukarı aynı telkinler yer alıyor: “İnancımız, tamam İslâm olsun, fakat ilmihâlimiz yasalar masalar olsun, Kemalizm olsun, Yeni Dünya Düzeni olsun, şu olsun, bu olsun; ve yasalara uygun olan herşey dince de mübah olsun vs...
Bir müslümanın bilmesi elzem olan en temel İman ve İslâm bilgilerine “ilmihâl” diyoruz; bu temel bilgileri ihtivâ eden kitaplara da “ilmihâl kitabı”....
Arap kardeşlerimizin “İlmihâl” dediğimiz zaman “Tasavvuf”u anlamalarını da hesaba katarak şöyle tarif edebilir miyiz “ilmihâl”i?
İlmihâl: İman, İslam ve Tasavvuf Bilgisi...
Hâl: Durum, vaziyet; Görünüş, sûret; Tavır, edâ, tutum, davranış; Keyfiyet, iç yüz, encâm; Zaman, vakit, an; Güç, kuvvet, mecâl, derman...
İlm-i hâl: Hâl Bilgisi.
Hal’: Tahtından indirmek; Boşamak; Reddetmek; Terk etmek; İzâle etmek; Bir şeyi aslından ayırmak; Dericilerin tabakladıkları derilerin kazıntısı; Vurmak; Men etmek; Engel olmak; Azletmek; Dışarı atmak; Ortadan kaldırmak; Yok etmek...
İlmi Hal’: İlmi yok etmek; İlme halel vermek.
Halel: Noksanlık, ârıza, bozukluk; Açıklık, boşluk; Zarar vermek; İki şeyin arasını açmak.
Allah, şehidlerimizin şehâdetlerini kabul etsin!
Allah, Mahmut Efendi Hazretleri’nin ömrünü bereketlendirsin!
Allah, İsmailağa Cemaati’nin sayısını ve kalitesini artırsın!
Allah, Furkan Kadrosu’nun sa’yini meşkûr etsin.
Allah, bütün samimi cemaat ve şahısları İbda ile buluştursun!
Âmin!...
15 Ağustos 2007
Furkan Dergisi, 17. Sayı