12 Ağustos 2007

Şen Şapkalar – Vakko Eşarplar

Bendeniz, “Bu serpuşun adına şapka derler!” lâfının edildiği kasabada doğmuşum...
İnebolu’nun sayılı terzil
erindendi rahmetli babam; “Karacalı Terzi”, nâm-ı diğer “Kara Mehmet”... Kemal’in İnebolu’ya gelişinden önce terzilerin jandarma dipçiği ile şapka diktiklerini rahmetli babamdan kaç defa dinledim! “Ben çocuktum oğlum; deyyûs-u ekber ...” diye başlar anlatmaya; sesi titrer, gözleri dolar, ağlardı her defasında...

Dipçik zoruyla diktirilip giydirilmiş şapkalarıyla, yine dipçik zoruyla “Türk Ocağı” önüne sürüklenmiş olan İnebolululara seslenir Kemal...

«Hanım ve Bey Arkadaşlarım! Bana huzûr-u nezîhânenizde söz söylemek fırsatını bahşettiğinizden çok bahtiyârım. Bunun için size sûreti mahsûsa da teşekkür ederim. Derekap ilâve etmeliyim ki, İnebolu’nun muhterem halkı beni çok samimi kabul etti; hakkımda kalbî tezâhüratta bulundu. Bunun bende tevlit ettiği memnuniyet hislerini Belediye Dairesi’nde ve Hükümet Konağı’nda bilvesîle söylemiştim. Fakat burada, huzurunuzda bir defa daha bu memnuniyetimi ve samimi teşekkürâtımı ifade etmek benim için çok zevkli bir vazifedir. (...) Bu serpuşun adına şapka derler...» (27 Ağustos 1925, İnebolu)

Said Nursî Hazretleri’nin eserlerinde sitâyişle bahsettiği has talebelerinden “Açıkbaş Salih Amca”mıza, başı açık gezmenin ayak takımına mahsus bir hafiflik sayıldığı devirde sırf şapka giymemek için başı açık gezdiğinden “Açıkbaş Salih” denilmiş.

Bu şapka zulmü karşısında, Türkiye’nin her yerinden olduğu gibi, İnebolu’dan da hicret edenler olmuş. Suriye’nin Türkiye sınırında, İnebolulu ve Balıkesirli şapka muhacirleri tarafından kurulmuş bir Türk beldesi var. Dağın yamacına kurulduğu için “Dağ Mahallesi” ismi verilmiş olan beldenin bugünkü nüfusu 10.000’in üzerinde.

Harim’de, Şam’da ve başka diyarlarda da Türkiye’nin başka yerlerinden gelen “Şapka Muhacirleri”nin kurduğu mahalleler var.

Hicret edenlerden başka, karşı gelenler de olmuş şapkaya. İnebolu’nun orta yerine darağaçları kurulmuş tabiî; ve ibret-i âlem olsun diye sallandırmışlar asileri. Sivas’ta duvarlara şapka karşıtı slogan yazanlar, Kayseri’de şapka karşıtı gösteri yapanlar idam edilmiş, hapsedilmiş, sürgün edilmiş. Erzurum’da sıkıyönetim ilân edilmiş. Şapka’ya karşı toplu mukâvemet gösteren Rize’yi iki gün boyunca aralıksız bombalamış Hamidiye zırhlısı.

Bütün Anadolu’ya yayılmaya başlayınca isyan, kanun çıkarılmış. Kemal’in İnebolu’da, «Bu serpuşun adına şapka derler...» dediği 27 Ağustos 1925’ten üç ay sonra, 28 Teşrîn-i Sânî (Kasım) 1925’te, “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” neşredilmiş.

Bu kanunun neşrinden bir ay sonra İskilipli Âtıf Hoca tutuklanmış, idam edilmiş.

Türkiye’de bir kasaba gösterilemez, ki meydan yerine darağaçları kurulmamış olsun! Handiyse bir hâne yok, ki bu şapkalılarla bir kan davası olmasın!

Türkiye dışındaki Türklerin yaşadıkları ise apayrı bir trajedi. Kafkaslar’dan, Balkanlar’dan, Bulgar’dan, Yunan’dan kalkıp “Müslüman Türkiye Cumhuriyeti”ne gelenler, TC gümrüklerinde “Çıkar şu sarığı, giy şu şapkayı!” muamelesiyle karşılaşınca şok olmuşlar. O an oracıkta şehâdet getirerek kâlptan ölenler mi dersiniz; “Ulan bunlar Bulgardan, Yunan’dan daha gâvur olmuş” deyip geri dönenler mi?!

Hikâye’nin diğer cephesini, “Yoksul bir Mûsevî gencinin hayat ve başarı öyküsü!” diye pazarlanan, Vitali Hakko’nun "Hayatım Vakko" isimli kitabından okuyalım.

«Genç cumhuriyetin ilk kuşağıydık. Bize hız veren Atatürk devrimleriydi. Şapka devrimi, kıyafet devrimi olmasaydı, kuşkusuz bugün Vakko olmazdı. Bu nedenle, birçok defa dile getirdiğim gibi, Vakko tüm varlığını Kemalist devrimlere ve Batılılaşma çabalarına borçludur...»

“Şen Şapka” diye bir mağaza kurmuş önce bu yahudi; ve işbu “Şen Şapkalar”, dipçik zoruyla ve tabiî ücreti mukâbilinde giydirilmiş müslüman ahâliye.

Ve sonra, ninelerimizin dipçik zoruyla çıkartılan çarşafı yerine “bayıla bayıla” giyilen “Vakko Eşarplar” çıkmış piyasaya; şimdi de Çankaya’ya çıkmaya kalkmış...

Ne demişti Vakko’nun Patronu Cem Hakko; 22 Temmuz seçimleri öncesinde, Alem isimli magazin dergisinin düzenlediği gecede?

«22 Temmuz'dan sonra neler olacağını göreceksiniz. Bizi azınlık görenler bu ülkedeki patronların kim olduğunu görecek. Biz ülkenin Musevi vatandaşları olarak patronuz. Siz işçisiniz. Vakko olarak da, hepinizi giydiriyoruz. Bayıla bayıla, övüne övüne Vakko'dan giyiniyorsunuz.»

Cumhurbaşkanlığı seçimi var önümüzdeki hafta; acaba “Şen Şapkalar” mı, “Vakko Eşarplar” mı kazanacak?!

Hayır, böyle bir dilemmâ yok!

Kim çıkarsa çıksın Çankaya’ya; Şen Şapkalar da, Vakko Eşarplar da ve tabiî Vakvak Amca da son bulacak!

Şecere-i Vakvak’ta Vakâyi Hayriye olacak!

12 Ağustos 2007

Baran Dergisi, 32. Sayı

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.