İnsanlık tarihi, 1973’te, Stockholm’de başlamadı.
Fakat, kavramlaştırmanın önemine ve gücüne dikkat!
Kavramlaştırılan bir hadiseden dolayı, benzer her tablo “Stockholm Sendromu” diye anılıyor 73’ten beri...
«Stockholm Syndrome: Stockholm’de bir banka soygununda, rehinelerden birinin soygunculardan birine sevdalanması ve o kişiye bütün mahkumiyeti süresince sadık kalması olgusu ardından, teröristlerce rehin alınan veya kaçırılanların, yaşamlarını elinde tutan teröriste sempati duyması, onlarla özdeşleşmesi durumu.» (Oğuz Arkonaç, Açıklamalı Psikiyatri Sözlüğü, Nobel Tıp Kitabevleri)
11 Eylül’den sonra dünya çapında ve bilhassa Batı’da İslâmlaşmanın hızla artması, hemen bu kavramı getiriyor mahut akıllara.
Kavramların ideolojik kullanımına dikkat!
«İşgal ettiğimiz İslâm coğrafyasındaki işbirlikçilerimiz son derece sağlıklıdırlar; onlarınki bir sendrom değildir, uygarlaşma çabasıdır! Dün İslâm Birliği için yola çıkıp, bugün bizim birliğimiz (AB) için çalışanlar hastalıklı tipler değildir; onlar gerçekçilerdir. Lâkin İslâmcı teröristlere sempati duymak, hele bilvesile müslüman olmak, tipik bir “Stockholm Sendromu”dur, hastalıktır, psikolojik rahatsızlıktır, kişilik bozukluğudur; tedavi edilmelidir.»
Evet, bir “sendrom” yaşıyor dünya...
Lâkin, Stockholm Sendromu gibi illet olarak görülemez, lokal sayılamaz, karantinaya alınamaz, sağaltılamaz, opere edilemez bir sendrom bu...
Malûm, hastalıklı bir kelime ya “sendrom”; malûm bir illet ile mâlûl olmaya “sendrom” deniyor ya Psikiyatri’de; önce “sendrom” kelimesini aklayalım, bir hastalık olmadığını gösterelim lûgattan.
Sendrom: Syn+drome.
Sin: Hem.
Sin, başına geldiği kelimelere “hem (ortaklık ve birlik)” mânâsı katar: Hemşehr, hemcins, hemfikir, hemhâl, hemdert gibi...
«Dert çok, hemdert yok, düşman kavî, tâli zebûn.» (Fuzûli)
«Sin iki kişi mi demektir sin? / O saadettir saadet – devlet kuşu!» (S.Mirzabeyoğlu, Münşeat)
Drome: Yunanca, koşmak (trêkho) fiilinin geçmiş zamanı “drameîn”den gelir.
Dromeas: Koşucu.
Sindromô: Yardıma koşmak.
Drômos: Yol.
Sendrom: İki Yol; Yoldaşlık, beraber yürümek, beraber koşmak (hemkoşu)...
Sözleri Aşkın Tuna’ya, bestesi Selçuk Tekay’a ait, talihsiz şarkının sözleri: “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda”...
Beraber yürümek ve yürüdükleriyle beraber ıslanmak bir hastalık değildir.
Bilâkis ahlâkî bir yüceliktir, erdemdir “vefâ”.
Hava bozar bozmaz, beraber yürüdüklerini yarı yolda, yağmur altında bırakıp kuruya kaçmak, mamaya koşmaktır hastalık.
Ahlâksızlık, alçaklık, hainlik...
Mamayı kapanları görür görmez “Mama Kapma Sendromu”na kapılıp, onlar gibi Papaz Efendi’nin Zaman Konfesyonu’nda günah çıkartmak, ihanet koşusuna katılmaktır hastalık anlamındaki sendrom.
«Geceleri kalkıp AK Parti'ye dualar gönderiyorum. Erdoğan’ı özledim. Ordu-millet kaynaşması bugün daha sıkı. İnşallah bozulmaz.» (Şevki Yılmaz, Zaman Gazetesi, 28.02.2007)
Şaşılası değil; ahmaklığın tabiî sonucudur ihânet!
Hiç risk almadan, ayağına diken dahî batmadan, burnu bile kanamadan, demokratik yollardan İslâm’ın iktidara taşınabileceğini zannetmeleriydi bunların ahmaklığı...
«Şeriat devleti kurmak isteyenler bu ülkede kesinlikle halk oyuyla iktidara gelemezler. Her şey halkın oyuna bırakıldığı, devleti kimin idare edeceği halk oyuyla tayin edildiği ve demokrasi olduğu takdirde, Türkiye için bir şeriat tehlikesi görmüyorum ben. Ama şeriatçı küçük bir grubun arkasında iyi örgütlenmiş militan bir güç olursa, o zaman şeriatın darbeyle iktidara gelmesi mümkündür.» (Kemal Karpat, 4.12.2006, Radikal Gazetesi)
...
İstisnasız herkes bir sendrom yaşıyor; herkes bir yolda, birileriyle, bir yere koşuyor!
Hangi yolda, kiminle, nereye koşarsak koşalım; varacağımız yer bellidir!
«Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur! / Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları.» (Necip Fazıl, Kaldırımlar)
Kaldırım: Kalô+Drômos; İyi, doğru, güzel yol...
Kabre vardığımızda göreceğiz, “iki yol” olduğunu bütün yolların.
Cennet yolu veya Cehennem yolu...
Koşmaya değer yol, yaşanmaya değer sendrom hangisi?!
Bütün dilemmâların anası budur!
«Allahım, bizi doğru yola eriştir. Nimete erdirdigin kimselerin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıtanların yoluna degil.» (Fâtiha, 6-7)
Âmin...
Mustafa SAKA
31 Mart 2007
mim.saka@googlemail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blogger tarafından desteklenmektedir.