Hrant Dink’in acılı eşi Madam Rakel’in, kocasının cenazesinde yaptığı konuşmasından bir cümlenin altını çiziyorum: “Bir bebekten bir kâtil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim…”
…
Soru sormakla başlar sorgulamak…
Hrant Dink’ten yola çıkarak sormaya başlayalım:
● Türkiyeli Ermenilerin çoğu gibi Gregoryan (Ortodoks) olan Hrant Dink mezheb değiştirmiş miydi? Değiştirmişse, neden Protestan mezarlığına gömülmedi?
● Ermeni Patriği Mutafyan, Dink’e neden mesâfeli idi?
● “Etyen Mahcupyan, Vatikan’a bağlı olanların; Hrant Dink, Anglikan Kilisesi’ne bağlı olanların; ben de Gregoryanların meşhuruyum.” diyen Ermeni Tarihçi Levon Panos Dabagyan ne demek istiyordu?
● Ermeni soykırımı var mıdır?
● Katil kimdir?
…
1900’ün ilk yılları…
Osmanlı parçalanıyor…
Katolik, Amerikan ve Anglikan misyonları, İşgâl ordularının koruması altında Ermeni, Âsurî ve Keldânîler arasında, sözde eğitim tedbirleri almaya çalışıyorlar…
“Eğitim tedbirleri”nden amaç: Âsurî, Keldânî ve Ermenileri kendi mezheplerine bağlayabilmek…
Vatikan, Amerikan, İngiliz, Fransız, Alman ve Rus misyonlarından her biri; kolejleri, zengin dinî cemiyetler tarafından desteklenen basınları, konsoloslukları ve sefâretleriyle Âsurî, Keldânî ve Ermenileri kendi misyonlarına sokmaya büyük gayret gösteriyorlar...
Bu kadarla da kalmıyorlar; 1915’te, Âsurî, Keldânî ve Ermenileri, hükümete karşı örgütleyip silâhlandırıyorlar...
Sonuç, büyük bir katliâm ve bu insanların yarıdan çoğunun vatanlarından sürülmesi oluyor…
Evet, işgâl orduları amaçlarına ulaşıyorlar; fakat, Âsurî, Keldânî ve Ermeniler için, yabancı misyonlara bağımlı bu çalışmanın sonu hüsran oluyor…
…
1900’ün ilk yılları…
Osmanlı parçalanıyor…
İşgâl güçleri dışardan, Jöntürkler içerden; Osmanlı’yı parçalamaya çalışıyorlar…
Jöntürk liderlerinin Balkan kökenli “Sabetaistler”den oluştuğu…
Talat, Enver, Cemal, Bahaddin Şakir ve Nizam’ın “dönme” olduğu…
Çalışmaların beyni olan, Selanik’teki Grand Orient Locası’nın, Yahudi Rothschild tarafından, Yahudilerin bütün Ortadoğu’yu kontrol altına alabilmesi gayesiyle Yahudi Emanuel Karasu’ya kurdurtulduğu…
Jöntürk öncülerinin, Karasu’nun üstadı olduğu bu locaya bağlı oldukları…
“Jöntürk” gazetesinin editörünün, Rus Siyonist lider Vladimir Jabotinsky olduğu ve İtalya’da eğitildiği…
Emanuel Karaso’nun locasına bağlı olan Talat Paşa’nın, 1907’de Scottish Rite’in (İskoç Mason Locası) Osmanlı’daki büyük üstadı olduğu…
Scottish Rite’in Washington’daki arşivlerinde, Jöntürk liderlerinin aynı locaya bağlı olduğuna dair bilgilerin bulunduğu biliniyor…
…
1900’ün ilk yılları…
Osmanlı’nın başkenti İstanbul’daki yahudi nüfusu 10.000’den az…
Hristiyan nüfus ise 200.000 civarında…
Ticaret ve finans, Hristiyan kökenlilerin kontrolünde; bürokraside Hristiyanlar güçlü...
Yahudilerle Hristiyanlar arasında bu alanda yüzyıllardır süren yoğun bir rekâbet var…
Yüzyıllardır, Yahudiler kaybeden, Hristiyanlar kazanan tarafta…
Osmanlı, Ortodoks Hristiyanlara daha yakın…
…
Yahudi ve Sabetaistler, güç ellerine geçince Hristiyanları tasfiye ettiler…
Schiller Enstitüsü’nden Joseph Brewda, 1994 tarihli konferans metinlerinde, İspanya’dan kaçan Yahudilere kucak açan Osmanlı’nın, 400 yıl sonra bu kişiler tarafından yıkılmasına dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
● « - ZAFERLERİNİ, ÖNCE İMPARATORLUK İÇİNDEKİ HRİSTİYANLARI (Ermenileri, Rumları Ve Âsurîleri) ÖLDÜREREK KUTLADILAR… 1982’DE, İSRAİL ORDUSUNUN LÜBNAN’I İŞGÂL ETMESİNİN ZAFERİ DE, SABRA VE ŞATİLLA KATLİÂMIYLA KUTLANMIŞTI.»
…
Genozid, Γενεοκτονία, Völkermord, Massaker, Blutbad, Sürgün, Katliam, Vahşet, Soykırım…
Bunlar kelimeler!..
Bu topraklarda, kelimelerin anlatmaktan aciz kaldığı bir trajedi yaşanmıştır…
İnkâr edilemez bu vahşet, Osmanlı’nın veya Müslüman Anadolu halkının değil, “TANZİMAT - JÖNTÜRK - İTTİHAT TERAKKİ MİSYONU’nun eseridir…
Bu vahşetin bugünkü sorumlusu ise, “TANZİMAT - JÖNTÜRK - İTTİHAT TERAKKİ MİSYONU’nun devletleşmiş hâli olan “Dönmeler Cumhuriyeti”dir!
…
Hrant Dink’in Protestan olup olmadığı, Anglikan Kilisesi ile olan mesâisi ve AB’cilerin Dink’i bayraklaştırma çabalarının nedeni yukarıdaki tablolarda görülebilir…
Sorgulamak, çetin bir diyalektik süreçtir; cevaplar, beraberinde yeni sorularla gelir…
Meselâ…
Geçen yüzyılın başında bu vahşete çanak tutan Hür(!) Dünya, bugün Ermeni meselesinden dolayı TC’yi niçin sıkıştırmaktadır?
Hür(!) Dünya, “yahudi soykırımı”ndan başka “soykırım” tanır mı?
ASALA, tesâdüfen mi sadece “Dönme TC sefirleri”ni vuruyordu?