28 Temmuz 2008

Müslüman Subaylar Rahatsız

Ergenekon İddianâmesi’ne Ek 10 Madde:

-I-
«Bölücü ve irticai faaliyetler, eşit ve birinci derecede önceliklidir. Siyasal İslâm, Türkiye için tehdit unsuru olmaya devam etmektedir. Türkiye'nin Batı'ya dönük yüzünde hiçbir değişikliğe gidilmemelidir.»
Kamuoyunda “Kırmızı Kitap” olarak bilinen (MGSB) Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ni oluşturan iki temel metinden birisi olan (10 Numaralı) İç Güvenlik Özel Siyaset Belgesi'nde aynen böyle yazıyor. Bu belgeye istinâden “Müslüman” oldukları deşifre(!) edildiği için görevlerine son verilen binlerce müslüman evlâdına mukâbil; yabancı istihbarat örgütlerine angaje oldukları gerekçesiyle TSK’dan, MİT’ten ve Emniyet’ten bugüne kadar kaç tane adam atıldı dersiniz?
MİT’ten iki, TSK’dan üç, Emniyet’ten beş...
Mehmet Eymür'ün “Analiz” kitabında anlattıkları doğruysa, MİT ve TSK personeli olan iki CIA ajanı kurmay albay da, aslında İngiliz istihbaratına da çalıştıkları (yani dublaj yaptıkları) için deşifre edildi.

-II-
NATO'nun Özel Harp talimnâmelerine göre, üye ülkelerde kurulan NATO birimleri (Gladyo), Türkiye’de, önce “Seferberlik Tedkik Kurulu” adıyla örgütlendi. Sonra doğrudan Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı “Özel Harp Dairesi” çatısı altında ve bunun sivil uzantısı olarak faaliyet yürüttü. Bütün kasabalara kadar örgütlendi ve kendisine mahsus silâh depoları yer altlarında tesis edildi. Fakat, resmî hiyararşi tarafından tam olarak denetlenemediği ve müdahale edilemediği için bazı silâh depolarının adresleri bile unutuldu. Bazıları kazı ve inşaat faaliyetleri sırasında tesâdüfen ortaya çıkınca, basında, terör örgütlerine aitmiş gibi sunuldu.

-III-
ABD ile Genelkurmay'ın ilişkileri, 1974 Ambargosu, Avrupa'da Gladyo operasyonları, silâh ve sistem ihaleleri, Kuzey Irak, Balkanlar ve Kafkasya konularında bozulunca askerî makamlar bu yapılanmayı gözden geçirme ihtiyacı duydular.
Ancak hemen hemen illegal bir yapılanmaya bürünen uzantılar büyük ölçüde Amerika'nın kontrolüne girmiş, elemanları angaje olmuştu.
Aydınlık Grubu'nun bir yandan Süper NATO'yu deşifre(!) etmeye çalışırken, diğer yandan Ergenekon'u savunması bu çerçevede anlam kazanmaktadır.

-IV-
Gladyo’nun yeni operasyon birimleri (Ergenekon), ilk toplantısını 2002 Haziran ayı içerisinde Akdeniz sahillerinde lüks bir otelde yaptı.
Yeni oluşumun başında, eski bir MİT daire başkanı bulunuyordu. Başbakanlık danışmanlığı da yapan MİT'ci lider, eski teşkilata benzer bir yapılanmaya gidilmesini savunurken, daha üst seviyelerden, bağımsız bir organizasyonun kurulması rica edildi.
MİT eski Müsteşar Yardımcısı Mikdat Alpay da bazı toplantılara katıldı; ancak, grubun eski elemanları Alpay'a güvenmediler; hatta, Alpay'ın da katıldığı bir toplantıya, yüzlerinde kar maskesiyle katıldılar.

-V-
“Ulusalcı” bile olamayan bu (Şamanist – Alevî – Cinci - Kemalist) yapılanma, ABD'nin kontrolünde, ABD hizmetlerine tahsis edilmiş bir yapılanmadır. Eski alışkanlıkları ve korkuları sebebiyle, ABD'den bağımsız bir hareketin mümkün olduğuna hiç inanmadılar. (Bakınız, İddianâme, s.607: Behiç Gürcihan: "A. O., 11 Eylül'ü müslümanların yaptığına inanıyor.")
Alt grubda da ciddi kararsızlık yaşandı; kimse, önceden olduğu gibi bunlara kayıtsız şartsız itaat etmeye yanaşmadı.

-VI-
Ergenekon'un siyâsî kanat faaliyetleri topluma en itici gelen şahıslar eliyle yürütüldü. Çok marjinal bir kesimden gayri kimse bunlara güven duymadı. Bu hâlleriyle, CIA ve MOSSAD'ın elinde oyuncak oldular; hem ülkeyi, hem bağımsızlık ülküsünü madara ettiler.

-VII-
ABD-AB-İsrail, kökleri İslâm’dan beslenen vatansever, milliyetçi, tarih ve mâneviyat bilinciyle donanmış genç ve dinamik kadroların kendi egemenliklerini yok edebileceğinden ciddi endişe etmektedir. Bunun için, en rahat ajite edilebilecek gruplar üzerinden extrem teorileri gündeme taşımaktadır. Bu yapılanma, güya savaştığını iddia ettiği düşmanın maşasıdır. Bu, sesi gür fakat içi kof oluşumun bayraktarlığını yaptığı hareketin pimi çekilerek patlatılmak sûretiyle, bundan böyle “vatan-millet” yolunda yola koyulacakların önüne kolay kolay aşılamayacak bir şüphe duvarı örülmek istenmektedir.

-VIII-
Bir yapılanma düşünün, ki varlığı tasfiye üzerine kurulmuş olsun. Şöyle ki: 80 yıl önce, mevcut sınırlar dahilinde bir ‘ulus devlet’in kurulmasına izin verilmesi mukabilinde, Türk’e bir ‘Ata’ yontularak Türk’ün gerçek atalarının unutturulması, Türk ruh kökünün kurutulması, Hilâfet’in ilgâ edilmesi başta olmak üzere bilinen devrimlerin yapılması ve Türk’ün yüzünün çağdaş uygarlığa -o zamanki tabirle- muasır batı medeniyetine döndürülmesi dayatıldı. Bu şartları pazarlıksız kabul ederek iktidarı devralan malum yapılanma, tasfiyeye sarıklı silah arkadaşlarından başladı, istisnasız her kasaba ve köye darağaçları kuruldu.

-IX-
O günden bugüne kadar da kesintisiz-tavizsiz-acımasız bir tasfiye mekanizması işletiliyor. İktidara aday olabilecek ne kadar inisiyatif sahibi kişi gördülerse, mekanizmanın muhtelif kademelerinde deşifre edip tasfiye ettiler. Karısı başörtülü bir subayın, buluş sahibi bir bilim adamının, eser sahibi bir profösörün, inisiyatif sahibi bir fikir adamının, söz sahibi bir sivil teşebbüsün, hatta Cuma namazı kılan bir topçunun ve hatta sesiyle/bestesiyle çizgi sahibi olma ihtimali bulunan bir popçunun dahî zuhûruna imkân vermediler.
Nihayet 28 Şubat tasfiyeciliği o raddeye getirdi ki işi, müslüman tebâ dahî kurtuluşu AB’de görür hâle getirildi, tabiri câizse ‘gâvur imam’ın şerrinden kurtulmak için papazdan medet umar durumlara düşürüldü.
İşte tam da bu ahvâl ve şerâit içerisinde, tasfiyeci yapılanmanın bu sefer kendisi tasfiye edilmekle karşı karşıya gelmiş bulunuyor. Çünkü bu yapılanmaya 80 yıl önce biçilen misyon artık tamamlanmış bulunuyor.

-X-
80 yıldır işletilen acımasız tasfiye mekanizmalarını aşmayı becererek her kademede mevzilerini tutmuş olan müslüman subayların, asker-sivil millî güçlerin, yarım asırlık Büyük Doğu mücadelesinin teknesinde yoğrulmuş olan her kademedeki bütün vatanperverlerin rahatsız olduklarını ümid ediyoruz!

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.