20 Ocak 2008

Orsa Alabanda Eğlence

Biraz geriden başlayalım; 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen öncesinden...

Harvard Üniversitesi’nin John M. Olin Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde öğretim üyesi ve Yakın Doğu uzmanı olan Michael Reynolds, şunları yazıyordu AKP için:

«Bush yönetimi çok doğru bir şekilde uluslararası terörle mücadelenin İslâm'a karşı olmadığını açıkça anlatma gayreti içinde. Pek çok gözlemci Türkiye'nin İslâm dünyasının geri kalanını öykündürecek derecede başarılı bir müslüman demokrasi örneği olduğunu düşünüyor. Ancak 'Türk modeli' destekçileri can alıcı bir olguyu gözden kaçırıyor; Türkiye dışındaki Müslümanlar burada dini ifadelerin sıkıca kontrol altında tutulmasını hem İslâm'a aykırı hem de antidemokratik olarak görüyor.
İslâm'ın liberal demokrasiyle uyum sağlayıp sağlamayacağı günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en acil ve önemli sorunlardan biri. Eğer liberal demokrasi müslüman dünya için bir seçenek değilse, Batı'yı, milyarlarca küskün insanla bitmek bilmeyen ve sürekli artan çatışmaları, medeniyetler çatışmasını içeren bir gelecek bekliyor.
Ama eğer liberal demokrasinin İslâm'la uyumlu olduğu gösterilebilirse, böylesi bir çatışma önlenebilir. Dünya olumlu bir sonuç almak için demokraside geniş deneyimleri bulunan ve tarihsel açıdan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerindekinden daha zengin ve hoşgörülü bir İslâm mirasına sahip Türkiye'den daha uygun bir laboratuvar bulamayacak. Halifeliğin merkezi ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kâlbi olarak İslâm tarihinde oynadığı merkezî rol de hesaba katıldığında, Türkiye'nin liberal İslâm’ı canlı bir demokrasi içine yerleştirmedeki başarısı, geniş müslüman dünyanın dikkatinden kaçmayacak. Türkiye'deki bazı kesimler AK Parti'nin Batı Avrupa'daki merkezci hıristiyan demokratların müslüman karşılığı olma iddiasına şüpheyle yaklaşıyor. Hatta bazıları bu yeni partiyi yasaklamaya çalışıyor. Eğer uzlaşmaz seçkinler bunu başarırsa, dünya müslümanların gerçekten demokratik bir siyâsî arenaya sahip olup olamayacağını belki de hiç öğrenemeyecek. Bu yüzden AK Parti'ye bir şans vermek gayet mantıklı.» (Los Angeles Times, 1 Eylül 2002 - Radikal, 4 Eylül 2002)

AB-ABD-İsrail politikalarının sözcülüğünü yapan M. Ali Birad, Ertuğrul Özkök, Serdar Turgut gibi Türk(!) gazeteciler de, Michael Reynolds’un söylediklerini yazıyorlardı aşağı yukarı her gün.

«Eğer Türkiye nihâî analizde atıf noktası İslâm olan bir partinin iktidarı ile yüzleşecekse, bu olasılığın var oluşu nedeniyle cumhuriyet tarihinin ilk günlerinden bu yana yaşanmakta olan toplumsal stresini üzerinden atacaksa, bunun en uygun zamanı şimdiydi. AKP toplumdaki gerçeklikleri görmüş, geçmişte yaşananlardan ders almış, zaten var olan stresleri daha fazla artırmak için değil bunları ortadan kaldırmak için çalışacağını açıklamıştı.
Öte yandan dipten süren ekonomik kriz olasılığı da bu partinin iktidara geldiğinde radikal olabilmesi imkánlarını kısıtlıyordu; çünkü alınması gereken tedbirler belliydi ve dış destek olunmadan başarılı olunması imkánı yoktu.Dış desteğin gelme şartı da iktidar partisinin ılımlı olmasına bağlıydı.
Türkiye'nin, cumhuriyet tarihinin en önemli kamburunu oluşturan nihâî atıf noktası İslâm olan bir partinin iktidarını yaşayarak bu korkunç stresten kurtulabilmesinin en uygun zamanı buydu. Ayrıca uluslararası konjonktür de bu partinin iktidarına uygundu; çünkü dünyanın her tarafında örnek gösterebileceği modern bir İslâmî parti iktidarı aramakta olan Batı âleminin gözü Türkiye'de olacaktı, AKP iktidara gelirse. Ve demokrasiye, insan haklarına, modernizme eklemlenmiş bir AKP iktidarı, Batı'nın da büyük desteğini alabilirdi.
CHP iktidarı ise toplumda var olan sosyal stresleri yine çözümsüz bırakacaktı; çünkü bu partinin tarihinden gelen içgüdüsü sonucunda bu sorunları dondurma amacı yine ön plana çıkacaktı. Ve CHP iktidarı, sonuçta Türkiye'nin bir gün mutlaka karşı karşıya kalacağı nihai atıf noktası İslâm olan partinin iktidarı olasılığını sadece ertelemeye yarayacaktı. Bu ertelemenin ise daha iyi olacağı söylenemezdi; çünkü ertelemenin sonucundaki tarihte koşulların ne olacağı, o zamanki şartların bugünkü gibi olası bir AKP iktidarını kontrol altında tutmaya uygun olup olmayacağı belirsizdi.»

Beş yıl önce, bu hesaplar ile iktidar yolu açıldı AKP’ne.

Galiba(!), “liberal demokrasinin İslâm’la uyumlu ve müslüman dünya için bir seçenek” olmadığı fazlası ile görüldü. “Milyarlarca küskün insan ve emsâlsiz hesap soruş içeren bir gelecek“, beş yıl öncekinden çok daha derin bir öfkeyle bekliyor kıyıda.

Gelinen bu noktada, orsa alabanda eğlenmeye çalışıyor hem AKP, hem Kemalistler, hem Batı; yani rüzgarı bordaya ve yelkenleri birbirinin tersine alarak yerinde durmaya, batmamaya, karaya vurmamaya çalışıyorlar. Kör dilemmâ! Rüzgâr tutmuyor yelkenleri, baş tutmuyor tekneleri; dümen dinlemiyor, orsaya kaçıyor. Ne hedef, ne istikâmet, ne kerteriz! Dokuz oturak oturmaları yakındır; kayalıklara çakılmaları yani…

Heyamola, “daha fazla ertelenemez olan” için!

Heyamola, “mukadder olan” için!

Heyamola (Ey yâ Mevlâ)!!!

20 Ocak 2008

(Baran Dergisi, 55. Sayı)

Mustafa Saka

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:
Blogger tarafından desteklenmektedir.