Bütün anketlerde, “Türk halkının en güvendiği kurum” olarak gösterilen TSK’nın başı Yaşar Büyükanıt, T.C. Washington Büyükelçiliği’ndeki resepsiyonda, gurbetteki Türklere hitâben şöyle demiş:
«-“Şimdi size bir şikayette bulunuyorum. DİASPORADAKİ TÜRKLERİN sesleri diğerleri (ERMENİ ve RUM DİASPORASI) kadar çıksa, ne Ermeni soykırımı ortaya gelir, ne de Türkiye böyle bir şeyle karşı karşıya gelir. Kusura bakmayın sizi şikayet ediyorum...” Resepsiyondaki garibler de, bu konuşma karşısında duygulanmışlar, “YAŞA, VAR OL, KURTAR BİZİ PAŞAM!” diye bağırmışlar.» (Kaynak: Anadolu Ajansı, 15 Şubat 2007, Hürriyet)
Dia+sporos?!
“Dia”, 2 demek olan “dio” ile akrabadır; diyabet, diyafon, diyafram, diyalekt, diyalektik, diyalog, diyaliz gibi, bizim de kullandığımız kelimelerin önüne geldiğinde, önüne geldiği kelimenin anlamındaki vahdeti bozan, çokluk katan, vulgarize eden, yayan, dağıtan, saçan bir Yunânî ön ektir. Aynı “dia”, tohum demek olan “sporos” kelimesinin önüne geldiğinde; tohumun yerinden kaparılmışlığını, yaban illere saçılmışlığını ifade eder.
Tarihî anlamı itibariyle “diaspora” ise, öncelikle ve sadece, Filistin’den defalarca koparılarak atılan Yahudi tohumları için kullanılanılır.
Yahudileri Kudüs’ten ilk defa koparıp atan Bâbil hükümdârı Nebukadnezar, bir de şarkı söylemelerini ister “DİASPORA YAHUDİLERİ”nden: «-Babil nehirlerinin kıyısında oturduk ve Sion’u hatırladığımızda ağladık. Söğütler üzerine çalgılarımızı astık. Çünkü bizi sürgün edenler bizden bir şarkı istediler. Bize acı çektirenler bizden şenlik istediler. “Bize Sion şarkılarından birini söyleyin” dediler. Tanrı’nın şarkısını yabancı topraklarda nasıl söyleyebilirdik? “EĞER SENİ UNUTURSAM EY YERUŞALAYİM SAĞ ELİM HÜNERİNİ UNUTSUN! EĞER YERUŞALAYİM’İ EN BÜYÜK SEVİNCİMİN ÜSTÜNDE TUTMAZSAM, DİLİM DAMAĞIMA YAPIŞSIN.”» (Teilim-Mezmurlar 137:1-6)
Tarihte ve günümüzde, Yahudiler gibi hep “kopuk” yaşayan bir kavim daha var: Çingeneler... Fakat onlar, “kopuk” olduklarının şuurunda olmadıklarından, “diaspora”yı Çingeneler için kullanmıyoruz.
Ermenilere ve Rumlara gelince...
Ermenilere göre: Anadolu’nun bir kısmı Ermeni vatanıdır. Ermeniler, Türkler tarafından Anadolu’dan koparılıp atılmıştır...
Rumlara göre: Küçük Asya (Anadolu) Yunan’dır, asıl vatandır. Rumlar, Türkler tarafından Anadolu’dan koparılıp atılmışlardır.
Yani Ermeniler ile Rumların, kendileri için “diaspora” kelimesini kullanmaları, Ermenistan ve Yunanistan diye bir devletleri olmasına rağmen bir “dilemmâ” değildir. “Anadolu’dan koparılan Ermeni ve Rum” demektir. Anadolu’da hak iddia etmektir!
Peki ya biz Türkler?
Türkler, Kürtler, Lâzlar, Çerkezler, Pomaklar ve diğerleri?..
Anadolu’yu vatan kılmış, vatan bilmiş müslüman ahâli için “diaspora” denilebilir mi?
Ağzından çıkanın ne anlama geldiğini biliyor ise Büyükanıt, ki konumu itibariyle bilmek zorundadır, mezkûr konuşmasından şunu anlamamız gerekiyor:
Türkiye işgâl edilmiştir. Ankara düşmüştür. Yunan’ın bir zamanlar İstanbul için söylediği, “i Polis ealo! Piran tin Poli, piran tin...” (İstanbul alındı! Aldılar İstanbul’u, aldılar…) ağıtlarının benzeri, Ankara üstüne yakılmıştır. TSK yenilmiş ve dağılmıştır. Türkler büyük bir katliâma ve topyekûn bir tehcire uğramış, Anadolu’dan koparılıp atılmıştır. Anadolu’da kalabilenlerin de bir kısmı asimile edilmiş, bir kısmı azınlık hâline getirilmiştir. “Diaspora Türkleri”, sürgünde bir Türk Hükümeti kurmuştur. Dağılmış TSK’nın dağınık subayları da, sürgünde, “ERGENEKON” adlı gizli bir ordulaşma çabasındadır. Washington Büyükelçiliği’ndeki resepsiyonda olduğu gibi, Ergenekon’un her toplantısında, Diaspora Türkleri tarafından “YAŞA, VAR OL, KURTAR BİZİ PAŞAM!” gibi duygulu sloganlar atılmaktadır. Ve her toplantı sonunda, Diaspora Başı’nın (Roş Galut) yazdığı “EĞER SENİ UNUTURSAM EY ANKARA, SAĞ ELİM HÜNERİNİ UNUTSUN! EĞER ANKARA’YI EN BÜYÜK SEVİNCİMİN ÜSTÜNDE TUTMAZSAM, DİLİM DAMAĞIMA YAPIŞSIN!” yeminleri edilmektedir...
Veya...
Türkler Ergenekon’dan zorla çıkarılmış, koparılmış ve Anadolu’ya atılmıştır. Türklerin asıl vatanı Anadolu değil, Orta Asya’dır. Türkler Anadolu’da, Yahudilerin Bâbil’de sıkıldığı gibi sıkılıp durmaktadır! Bin yıllık Anadolu sürgününden kurtulup, yeniden ERGENEKON’A GİRİŞ çareleri aramaktadır! Her bir Türk, Orta Asya bozkırlarının hasretiyle yanıp tutuşmaktadır; Yahudi şarkıcı Natacha Atlas’ın “Diaspora”sı, Yunan Dimitris Panopulos’un “Ah Smirni! Makria mu ehis pay, ponay”... (Ah İzmir! Benden uzaklaştın, canımı yaktın...) şarkısı gibi ağıtlar yakmaktadır... Bin yıldır, “ORTA ASYA’YA DÖNÜŞ YEMİNİ”dir her buluşma; bin yıldır, “SENEYE BOZKIRDA BULUŞMAK ÜZERE”dir her vedâ!..
Hâl böyle mi?!
...
“Türk halkının en güvendiği kurum” olarak gösterilen TSK’ya soruyorum:
1- TSK Başı, “Ermeni ve Rum diasporası” diye konuşabilir mi?! Ermeni ve Rumların Anadolu’da iddia ettikleri hakka hak vermek değil midir bu?!
2- TSK Başı, gurbetteki Türkler için, “Diasporadaki Türkler” diyebilir mi?! Sadece korkunç bir cehâlet eseri değilse bu ifade; Anadolu elân kimlerin işgâli altındadır ve “Türk”ü öz vatanından koparıp atan “Nebukadnezar” kimdir?
3- TSK Başı, halkımızdan özür dileyerek derhâl istifa etmeli değil midir?!
...
Evet doğru; “Müslüman Türk”ü Anadolu’dan tamamen koparıp atmak isteyenler var!
Doğru; Türk’ün dinini, dilini, geleneğini, ahlâkını, irfanını, idrakini köreltmeye, iğdiş etmeye ve çökertmeye çalışanlar var!
Doğru; emperyalizmin Anadolu’daki 5. kol faaliyeti olarak Kemalizm, bu hususda hayli tahripkâr da olmuştur!
Doğru; Yurt dışındaki garib Türkler bir yana, Türkiye’deki Türkler dahî “ÖZ YURDUNDA GARİP, ÖZ VATANINDA PARYA”dır!
Ancak...
Türkler için gerçek bir kurtuluş ile neticelenmemiş olsa da “Kurtuluş Savaşı”, işgâlciler de gayelerine erebilmiş değildir! Müslüman anlamında Türk, Anadolu’dan sökülüp atılabilmiş, asimile edilebilmiş, azınlık hâline getirilebilmiş değildir!
“GAYESİNE ERMEMİŞ SAVAŞ, BİTMEMİŞ DEMEKTİR”; sürüyor, sürecek...
Ey “kopuk ve saçık” tohumlar!
Anadolu, öz be öz Türk vatanıdır; ve Türk henüz Anadolu’dadır!!!
Mustafa SAKA
22 Şubat 2007
mim.saka@googlemail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Blogger tarafından desteklenmektedir.