14 Nisan 2008

“Gerçek Müslüman Ulusalcının Yanındadır” mı?!


«Judaist ideolojinin Anadolu’daki ilk en büyük başarısı Abdülhamid Han’ın tasfiye edilmesi oldu. İmparatorluğu İstanbul’un doğusuna taşıyarak genişletmeyi düşünen maceraperest Enverizm-Turanizm de Kemalizm marifetiyle tasfiye edildi. Ve artık Kemalizmin de miadı doldu, işi bitti; kendisini doğurup emziren ‘Juda Ana’ tarafından boğulması, taharet mendili gibi çöpe atılması gerekiyor.

Asker-Sivil Kemalist kadrolar bu tasfiyeye boyun eğecekler mi? Sırf kendi iktidarlarını muhafaza adına olsun göz göre göre tasfiyeyi kabullenmeyeceklerse, nasıl bir tepki koyacaklar? Yalçın Küçük’e Şebeke’yi yazdırarak, Doğu Perinçek’e politika yaptırarak bu badireyi atlatabileceklerine inanıyor olamazlar. Bu tasfiyeci saldırının sırf askerî bir barikatla aşılamayacak denli güçlü olduğunu, hele dış mihraklı -kökü dışarda- yapay bir ideoloji olan Kemalizmle geriletilemeyecek denli köklü olduğunu hâliyle anlayacaklarını farzedersek; neyle ve nasıl karşı duracaklar!

80 yıldır işletilen acımasız tasfiye mekanizmalarını aşmayı becererek her kademede mevzilerini tutmuş olan asker-sivil millîci güçler, yarım asırlık Büyük Doğu mücadelesinin teknesinde yoğrulmuş olan her kademedeki bütün vatanperverler inisiyatifi ele alıp iktidar emanetini sahibine taşıyabilecekler mi?

Esâtir değil, Türk’ün gerçek Ergenekon’u budur!»
(24 Temmuz 2002, Dost Strateji)

Lâkin...

Manisalı dönme Erol, Selçuklu dönme İlhan, yedi mahallenin fahişesi fırdönme Perinçek ve emsâli ulusalcılar, müslümanlara yer gösterme küstahlığındalar hâlâ...

Erol Manisalı’nın 11 Nisan Tarihli Cumhuriyet’teki yazısının başlığı şöyle:

Gerçek Müslüman Ulusalcının Yanındadır”!

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;
Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
Mavalları bastırdı devrim isimli masal.
Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılapta!

“Bir saman kâğıdından kopya” alınan ulusalcılık ile “tersi dönmüş ahmak ulus”, bin yıl dünyaya hükmeden bir “Millet”in ve peygamberlerin dahî olmayı diledikleri bir “Ümmet”in tersidir!

Bu gerçek, Manisalı dönme Erol’un, 21 Mart 2008 tarihli (Cumhuriyet) yazısında da görülebilir:

- Kurtuluş Savaşı, “Avrupalı işgalcilere karşı” kazanılıyor. Kapitülasyonların kaldırılmasından siyasal ve toplumsal devrimlere kadar değişimler, “Dinci düzen kaldırılarak” gerçekleştiriliyor.

- Dün Atatürk, Sovyetler Birliği’nden destek alarak Avrupalı (ve Amerikalı) sömürgecilere karşı, “çağdaş ve bağımsız bir ulus devletin” temellerini attı.

- Bugün ise “dinciler ABD ve AB ile birlikte”, Atatürk’ün kurduğu düzeni tersine çevirmek istiyorlar.
- Bunlar gerçekler, ne yapılması gerektiği biliniyor, her şey ortada… A’dan Z’ye bütün gücümüzü birleştirmek ve Atatürk Türkiyesi’ni kurtarmak zorundayız.
- Sömürgecilere karşı, dincilere karşı birlik olmalıyız. Önemli olan Türkiye’nin tarafında durmaktır.

Pekâlâ!

Bütün bunları bilerek ve bütün bunlara rağmen “inceler incesi bir siyaset” ile, her kesimin samimileriyle ve hatta bu domuzlarla dahî taktik bir ilişki geliştirilebilir, bu domuzlar dahi kullanılabilir!

Ancak...

“Giden onlar ve gelen biziz”; bunu unutmadan!

Bu domuzların hâlâ müslümanlara yer göstermeye çalışan şu küstah dillerini münasip yerlerine sokarak!

İtikadî ve ideolojik ilkelerimizin kelimeleri arasından bir virgül bile oynatmayarak!

Yerinde ve şifâhen söylenmesine belki cevaz bulunabilecek hud’aları asla yazmayarak!

Her kesimin samimilerinin olabileceğini, fakat bilerek ve samimiyetle Kemalist olunamayacağını hatırdan çıkarmayarak!

Yani samimi olmak ihtimâlleri bulunmayan Kemalistlere değil; bunların üzerinden, bunlara kanmış olan, Kemalizm’i gerçekten antiemperyalizm sanan Anadolu çocuklarına göz koyarak!

Bunların üzerinden, bunların elindeki aletlere göz koyarak!

Bugün, herhangi bir Anadolu kasabasındaki herhangi bir camide, hatta herhangi bir mahalle kahvehanesinde okunduğunda bile cemaati kavrayacak, yan masada okeye dönenleri de en azından ikiye bölecek bil dil tutturarak!

AKP’ni mahkûm ederken, AKP’ne cahilâne ve fakat sâfiyâne niyetlerle oy veren müslüman halkımızın gururunu kırmayarak, yaklaştırmamız gerekirken uzaklaştırmayarak!

Yani AKP’ne verilen oyların “Deccal’e hayır; Mehdî’ye evet” demek olduğunu, bu oyların asıl sahibinin Büyük Doğu – İbda olduğunu unutmayarak!

İslâmcılığı AKP'nin, Antiemperyalistliği Ulusalcıların tekelinden alarak!..

mim.saka@googlemail.com

RSS feed Twitter.
İsim: Email:
Blogger tarafından desteklenmektedir.