19 Temmuz 2012

İmam-ı Azam'ı ziyarete gider gibi...

Ahmet Amca. Nur yüzlü, deniz gözlü, ihlaslı, vefakar, cefakâr, zor günlerimizde yanımızdan ayrılmayan büyüğümüz, babamız. Mücadelemizin en cesur delikanlısı. Sana "ihtiyar" demeye dilim varmıyor, çünkü sen ne ihtiyarlığı, ne hastalığı, ne düşkünlüğü hiç kabul etmezdin. Ama gel gör ki Hak Teala, herhalde geride kalanlara teselli olsun diye, seni de yaşlandırıp huzuruna çağırdı. Ne mutlu sana ki, insanların "artık emekli oldum, bana dokunmayın" dediği ahir ömründe, sen durmadan dinlenmeden birilerinin işlerine koşturan 'kimin sıkıntısını nasıl gideririm,' çabalarıyla dolu bir hayat yaşadın. Rabbim senin de ahiret sıkıntılarını gidersin.
.
Ahmet Amca, bu sözlerimi Bolu ziyaretlerimizde önümüze düşerek götürüp getirdiğin tüm hanım arkadaşlar ve çocuklarımız adına kabul et. Sana duyduğum minnettarlığı ve şükranlarımı ifade etmem imkansız. Her şeyin toz duman olduğu o günlerde Kartal'dan Bolu'ya naklimiz bizi şok etmişti. Tâ Bolu'ya her hafta nasıl giderdik? Çocuklarımız küçüktü. Ziyaret saatlerimiz, şehirlerarası otobüslerin saatlerine uymuyordu. Cezaevi idaresi de saati değiştirmemekte inat etmişti. Çaresizdik. Gerçi arabalarıyla bizi götürebilecekler vardı. Ama bir aile gitse, diğeri kalıyordu yada her aileden ancak bir veya iki kişi gidebiliyordu, bu da bizi üzüyordu tabii. Hep birlikte, özellikle çocuklarımızla birlikte gidip ziyaretimizi yapmak istiyorduk. Birkaç aylık düzensizlikten sonra çareyi sen buldun ve bizi rahatlattın. Sadece kendi oğlunu ziyaret edebilirdin, imkanların seni hiç zorlamazdı ama sen öyle yapmadın. Binbir rica ile çevreden bulduğun minibüslerle ve şoförlerle her hafta her aileyi evinden alıp evine bırakarak bizlere sağladığın rahatlık, Bolu'dakilere sağladığın emniyet ve güven duygusu neyle ölçülebilir Ahmet Amca? Biz rahattık, onların da gözleri arkada kalmıyordu. Bunun ne demek olduğunu ancak bu halleri yaşayan bilir. Bu yaptıkların yetmiyormuş gibi yolculuklarda bizlere ve çocuklarımıza gösterdiğin ihtimam da cabası. Öyle yakın, öyle samimi, öyle sorumluluk duygusuyla dolu ve öylesine koruyucu kollayıcıydın ki, sanki kendi babamızla yola çıkmış gibi hissederdik. Yollarda bizlere aldığın meyveler, o çok sevimli Karadeniz şivenle yaptığın espriler, anlattığın fıkralar, arada okuduğun Kur'an'ı Kerim, çocuklarımıza gösterdiğin ilgi ve ihtimam; en önemlisi de sürekli olarak "Bir sıkıntınız varsa çekinmeden söyleyin, ben çözemezsem çevrem geniş, yardım alırım" diye bizi rahatlatmaya çalışman her şeyin üstündeydi.
.
Sen hep vermek, hep bizleri memnun etmek, rahatlatmak istiyordun da ben hiç rahat değildim biliyor musun Ahmet Amca. İlerlemiş yaşına, bembeyaz saçına sakalına rağmen Bolu yollarında senin çektiklerin benim içimi hep burkardı. O gün otobüsle gitmiştik. Dışarda diz boyu kar vardı. Sabah 5'te Abant Kavşağı'ndaki mola yerinin küçük mescidinde gün ağarana kadar bekleyecektik. Buz gibi mescitte biz üst katta çocuklarımızı sarıp sarmalayarak ısıtmaya çalışırken, senin aşağıda kapının ağzına, üstüne paltonu örterek uzanıp uyuduğunu gördüğümde, seni o yaşında o hallere düşürenlere ilk defa beddua etmiştim. Sen de bizlerle birlikte yıllarca Bolu Dağı'nın soğuğunu yedin, sıcağında kavruldun. Bir keresinde sana, "Ahmet Amca, kusura bakma, sana çok zahmet veriyoruz" dediğimde, ihlasını, yüreğinin temizliğini, samimiyetini, daha doğrusu Allah rızası yolunda yaptığın bu mücahadeden nasıl zevk aldığını bir çırpıda ortaya koyuveren şu sözlerin beni söylediklerimden utandırmıştı: "Zahmet ne demek kızım. İnan bana, ben her seferinde Bolu'ya giderken sanki İmam-ı Azam'ı ziyarete gidiyormuş gibi heyecanlanıyorum!"... Bu söz üzerine hiçbir şey söylenmez.
.
Tabii. Her ziyaret öncesi, "Yarın Bolu'ya gidiyoruz. Söyleyeceğiniz bir şey var mı?" diye düzenli olarak Efendi Hazretleri'ni ziyaret etmen, aldığın selamı görüşme sırasında koşarcasına ilk önce kendisine iletmen, sonra yine aldığın selamı mutlaka Efendi Hazretleri'ne götürmen hep bu taptaze heyecanının daha doğrusu ihlasının göstergesi değil miydi? Bak görüyor musun, sanki seninle oturup eski günleri yâd ettik, değil mi, Ahmet Amca. Bunları anlatırken kâh gülümsediğimi, kâh gözlerimin dolduğunu da gördün ama sen bana hep o nurlu yüzün, masmavi gözlerinle gülümseyerek baktın, biliyorum.
.
Jandarma'nın, babasını ziyarete gelen 16 yaşındaki çocuğu, "niye geliyorsunuz, kimlerle görüşüyorsunuz?" diye gün boyu sorguladığı, polisin, sadece yemek yediğimiz, bir köşesinde de namaz kıldığımız lokantanın sahibini sıkıştırdığı, bu nedenle de bize "Artık gelmeyin" dendiği, bu ortamdan dolayı da herkesin ortadan kaybolmayı yeğlediği o günlerde "sen" gözünü bile kırpmadan hep öne atıldın, hizmetini sürdürdün. Eşleri nedeniyle ailelerinin bile kendilerini bıraktığı hanımlara ve evlatlarına "sen" sahip çıkıp çocukları babalarıyla, aileleri birbirleriyle görüştürdün. Bütün bunlara bizler şahidiz. Bütün bunlara Bolu Dağı'ndaki her bir ağaç şahit, her ağacın her bir yaprağı şahit. Allah hayrını istediği kullarına başka kullarının ihtiyaçlarını gördürürmüş. Sen bunu, hem de ahir ömründe, bembeyaz saçın sakalınla, ama hep dimdik, hep taptaze bir heyecanla ve hep koşarak yaptın. Sen bir "sâbigûn"dun.
.
Boşver Ahmet Amca! Namazına oğlun katılamamış, dert mi? Biliyorsun bu davada babasıyla, annesiyle vedalaşamayan ilk evlat seninki değil ki. Eminim, oradaki binlerce insanın göremediği daha kimler, neler kıldı senin namazını. Mesela İmam-ı Azam da kılmış olabilir mi? Ve hepsi de sana, "ne güzel, ne ihlaslı, ne cefakâr, ne vefakâr bir evlat yetiştirmişsin, seni tebrik ederiz," demeye gelmiş olabilirler mi? Hani hep anlatırdın ya, "Metris'e gittiğimde bana, 'Saadettin'i istiyorum, izin var mı?' diye sordu da ben de 'Verdim gitti, Saadettin senindir,' dedim" diye. İşte "Sadece yetiştirmekle kalmamışsın, Allah yoluna feragat de etmişsin", diye tebrik ediyor olabilirler mi? İçime öyle doğdu, inşAllah öyledir.
.
Dilerim, Rabbim seni salih kullarının zümresine dahil etsin. "Bilseniz, dünya hayatından daha hayırlıdır" dediği ahiret yurdunda seni, (sanki) ziyaretine koşarak, heyecanla gittiğin o Yüce İmam'a ve Habib'ine (s.a.v) komşu etsin. Biz senden razı idik, Rabbim de razı olsun. Sen bize yollar açtın, Rabbim de sana o hayırlı yurtta yollar açsın. Nur içinde ol ASİL AMCAMIZ.
.
-Kızın

http://www.furkandergisi.com/index.php/tr/yeni-furkan-yorum/1487-imam-i-azami-ziyarete-gider-gibi
RSS feed Twitter.
İsim: Email:

0 yorum:

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.